Editörler:
Prof.
Dr.
Şükran
Şahin Prof.
Dr.
Berrin Günaydın
Prof.
Dr. Tülay
Özkan
Seyhan
Hazırlayanlar:
Yard.
Doç.
Dr. Ayşe
Belin Özer
Yard. Doç.
Dr. Ayça Taş Tuna
Prof.
Dr. Elif
Bengi Şener
Doç.
Dr.
Gülay
Ok
Doç.
Dr. Kemal
Tolga Saraçoğlu
Doç.
Dr. Mukadder Orhan
Sungur
Doç.
Dr. Nurçin Gülhaş
Yard.
Doç.
Dr.
Perihan
Erdoğdu
Doç.
Dr. Sevtap
Hekimoğlu Şahin
Prof.
Dr. T.
Egemen Bilgin
Doç.
Dr.
Zeynep
Baysal
Yıldırım
Bu
kılavuz,
sezaryen
ameliyatlarında
nöraksiyal
anestezi
uygulamaları
ile
ilgili
öneriler
sunmak amacıyla,
obstetrik
anestezi
alanındaki
güncel
bilgiler
ışığında
TARD-Obstetrik
Anestezi
Komitesi
tarafından
hazırlanmıştır. İçerik
öneri
niteliğinde olup,
anestezi
uygulamasına
ait
avantaj
ve riskler
göz
önünde
bulundurularak
hasta
bazında
değişiklikler
gerektirebileceği
dikkate
alınmalıdır.
NÖRAKSİYAL
ANESTEZİ
ÖNCESİ
DEĞERLENDİRME
Uygulanacak
nöraksiyal
anestezi
yöntemi
seçmeden
önce
gebeden
anamnez
alarak
tıbbi
özgeçmişi,
kronik
hastalıkları,
aldığı
ilaç
ve
bitkisel
maddeler,
varsa
geçirilmiş ameliyat
ve
anestezi
teknikleri
ile
açlık
süresi
sorgulanmalıdır.
Gebeliğin
hipertansif
hastalıkları,
diabetes
mellitus
varlığı,
kalp
hastalıkları,
obezite,
ilerlemiş
anne
yaşı,
madde
bağımlılığı (sigara,
alkol
ve uyuşturucu) ve enfeksiyon
taşıyıcılığı özellikle
sorgulanmalıdır (1).
Açlık
Süresi
Elektif sezaryen
ameliyatı
geçirecek
gebelerin
katı
gıda
almalarına 6
saat
öncesi
son
verilmelidir.
Elektif
sezaryen
ameliyatından
30 dakika
önce
H2-reseptör
antagonisti
(örn.
50 mg
ranitidin) veya
proton pompa
inhibitörü (örn.
omeprazol
40
mg)
verilir.
Eğer
acil
sezaryen
yapılacaksa
intravenöz
H2-reseptör
antagonisti
(örn. 50
mg
ranitidin)
cerrahiye
karar
verildiği
anda uygulanır (6).
Fizik
Muayene
(1)
Rutin preoperatif
değerlendirme sırasında özellikle
havayolu değerlendirilir.
·
Nöraksiyal
blok
öncesi
ponksiyon
bölgesi
değerlendirilir
(skolyoz,
lokal
enfeksiyon, geçirilmiş
operasyon, ağrı, nedbe
dokusu, dövme,
hareket
kısıtlılığı vb).
·
Obezite,
maternal ve
fetal
riski
arttıran
bir
faktördür. Hastaya
pozisyon
verilmesini ve
nöraksiyal
bloğu teknik olarak
zorlaştırdığı dikkate
alınır
(7).
Gebeliğe
özgü
patolojiler:
Gebeliğe
bağlı
karaciğer
fonksiyon
bozukluğu, hipertansif
hastalıklar
ve
HELLP
sendromu
gibi patolojilerin
kanama/pıhtılaşma
mekanizmasını etkilediği
dikkate
alınır.
Antiaggregan
–
Antikoagülan Ġlaç
Kullanımı
Antiaggregan
ve
antikoagülan
ilaç
kullanan
gebelerde
nöraksiyal
blok
uygulamaları ile
ilgili kılavuzlar gebelere
özgü
olmamakla beraber
aynı öneriler
geçerlidir
(2–4).
Tieonopiridinler
(klopidogrel
ve tiklodipin) için
gebe
olmayan
hastalara ilişkin
öneriler
olmasına
rağmen, bu
ilaçlara
dair
gebelerde
yapılmış
farmakodinamik
ve
farmakokinetik çalışmalar
yoktur
(2).
Antiaggregan
ve
antikoagülan
ilaçların
dışında bazı
bitkisel
ilaçların
da
kanama
ve
pıhtılaşma
sistemini
etkilediği
bilinmektedir.
Ancak
2010
Amerikan
Rejyonal
Anestezi ve
Ağrı
Derneği
(American
Society
of
Regional
Anesthesia
and Pain
Medicine:
ASRA)
kılavuzunda,
cerrahi
girişim
öncesinde
bitkisel
ilaçların
kesilmesine
dair
net
bir
bilgi
yoktur
(3).
Bu
ilaçların
kesilmesini takiben
normal
hemostazın
sağlanmasına
dek
geçen
süre sarımsak
için 7
gün,
ginkgo
için 36
saat,
ginseng
için ise
24
saat
olarak
bildirilmektedir
(5).
Antitrombotik
ilaç
kullanan
gebelerde
nöraksiyal
blokla
ilgili öneriler
Tablo
1’de
sunulmuştur. Kombine
ilaç
kullanılanlar için
hem
Amerikan
hem
de Avrupa
Rejyonal
Anestezi
Derneği
(ASRA
ve ESRA)
kılavuzlarında
öneri
bulunmamaktadır.
Ancak
spinal veya
epidural hematom
riskinin
artacağı belirtilmektedir
(3,4).
Tablo 1: Antitrombotik
ilaç
kullanımı ve nöraksiyal blok (3,4)
Kullanılan
Ġlaç |
ASRA Kılavuzu
(3) |
ESRA Kılavuzu
(4) |
Fraksiyone olmayan
heparin
(profilaksi dozu) |
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
öncesi
geçmesi
gereken süre |
SC
2x5.000
IU veya <10.000
IU/gün
nöraksiyal blok
için kontrendike değil
Heparin
tedavisi
>4
gün
ise blok
ve
kateter
çıkartılması
öncesi
trombosit sayısını kontrol
et!
>10.000
IU/gün
veya >2x/gün
kullanımı için
yeterli
bilgi yok |
£15.000 IU/gün
için 4-6
saat |
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
sonrası
geçmesi
gereken süre |
IV
Heparin,
kateter
çekildikten
2-4 saat
sonra
yapılabilir |
£15.000
IU/gün
için 1
saat |
Fraksiyone olmayan
heparin
(tedavi dozu) |
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
öncesi
geçmesi
gereken süre |
İV |
Ponksiyon
için
öneri
yok;
kateter
çekilmesi
için 2-4
saat |
4-6
saat |
SC |
|
8-12
saat |
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
sonrası
geçmesi
gereken süre |
İV |
1 saat |
1 saat |
SC |
|
1 saat |
Düşük molekül
ağırlıklı
heparin (profilaksi dozu) |
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
öncesi
geçmesi
gereken süre |
10-12
saat |
12 saat |
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
sonrası
geçmesi
gereken süre |
Günde 2
doz
alanlarda:
İlk
doz
postoperatif 24
saat
sonra başlanmalıdır.
Spinal
hematom
riski
arttığından
tedavi
öncesi
kateterler
çekilmelidir. Kateter
çekildikten
sonra
>2
saat
geçmelidir. |
4 saat |
|
|
Günde tek
doz
alanlarda: İlk
doz
postoperatif
6-8
saat sonra
yapılmalıdır.
İkinci
doz bunu
izleyen
24
saatten
daha kısa
sürede
yapılamaz.
Kateter
son dozdan
en
az
10-12
saat sonra
çekilebilir. Ek doz
kateter çekildikten
en
az
2 saat sonra yapılabilir. |
|
Düşük molekül
ağırlıklı
heparin
(tedavi dozu) |
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
öncesi
geçmesi
gereken süre |
24 saat |
24 saat |
|
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
sonrası
geçmesi
gereken süre |
Bloktan
24
saat,
kateter
çekilmesinden
sonra 2
saat |
4 saat |
Varfarin |
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
öncesi
geçmesi
gereken süre |
Ponksiyon
için öneri
yoktur,
kateter
çekilmesi için
INR
£1.5
hedeflenmektedir. |
INR
£
1.4 |
|
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
sonrası
geçmesi
gereken süre |
Kateter
çekilmesini
takiben
başlanabilir. |
Kateter
çekilmesini
takiben
başlanabilir. |
Aspirin |
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
öncesi
geçmesi
gereken süre |
Engel
teşkil etmez. |
|
Nöraksiyal
blok için
ponksiyon veya
kateter
takılması/çekilmesi
sonrası
geçmesi
gereken süre |
|
|
ASRA:
American
Society
of
Regional
Anesthesia
and
Pain
Medicine, ESRA:
European Society
of
Regional
Anaesthesia
and
Pain
Therapy,
İV: intravenöz, SC:
subkutan
Laboratuvar
Amerikan
Anesteziyologlar
Derneği’nin
(American
Society
of
Anesthesiologists:
ASA) fiziksel
durum
sınıflamasında
2014
yılında
yapılan
değişikliğe
göre
gebeler ASA
II kabul
edilmektedir
(8).
Tıbbi,
cerrahi
veya
obstetrik önemli bir
problemi olmayan ASA
II ve
gebelik
süresince
rutin
takipleri
yapılmış
bir
gebede
ek
tetkik
istenmesi
önerilmemektedir.
Sezaryen
ile
doğum
yapacak
gebelerde
kan
grubunun
belirlenmesi,
hemorajik
komplikasyon
bekleniyorsa
cross
match
yapılması
önerilmektedir
(9,10).
Trombosit
sayısı,
normal
bir
gebelikte
yaklaşık
%20
kadar
düşer.
Bu
düşüş klinik
olarak anlamlı
değildir ve
rejyonal anestezi
uygulama
kararını
pek etkilemez. ASA
Obstetrik
Anestezi
Grubu’nun
en
son
2007
yılında
yayınladığı
obstetrik
anestezi
uygulama
kılavuzunda
sağlıklı
bir
gebe
için rutin
trombosit
sayımı
önerilmemektedir. Ancak
klinik
olarak
kanama
şüphesi,
gebeliğe
bağlı hipertansiyon,
koagülasyon
bozuklukları varsa trombosit
sayımı
istenmektedir
(10).
Bugün
halen
trombosit sayısı
açısından
nöraksiyal
bloğun
tamamen
güvenli
kabul
edildiği
kesin tek
bir
eşik
değeri
olmasa
da spinal anestezi,
epidural
kateter
yerleştirilmesi ve çekilmesi için
güvenli trombosit
sayısının 80.000/mm3
olduğu
bildirilmektedir (10,11).
Nöraksiyal
Anestezi
Kontrendikasyonları
Nöraksiyal
anestezinin
kesin,
göreceli
ve halen
tartışmalı
olan
kontrendikasyonları bulunmaktadır (Tablo
2)
(12).
Tablo 2. Nöraksiyal
Anestezinin Kontrendikasyonları (12)
Kesin
Kontrendikasyonları |
·
Hastanın
istememesi
·
Enjeksiyon
bölgesinde
enfeksiyon
·
Ağır
hipovolemi
·
Artmış
kafa içi
basıncı
·
Koagülopati
veya kanama
diatezi
·
Bilinen
lokal
anestezik alerjisi
·
Ağır
mitral ve/veya
aort
stenozu (tek doz
spinal anestezi için
kontrendikasyondur) |
Göreceli |
Tartışmalı |
·
Hasta
ile iletişim
kurulamaması
·
Sepsis
·
Ciddi spinal
deformite
·
Önceden
mevcut nörolojik defisit
·
Demiyelinizan
hastalıklar
·
Stenotik kalp kapağı
hastalığı
·
Sol ventrikül çıkım
darlığı
(hipertrofik
obstrüktif kardiyomiyopati) |
·
Yetersiz
deneyim
·
Geçirilmiş
sırt cerrahisi
·
Ciddi kan
kaybı beklenen komplike
cerrahi
girişimler
·
Solunumu sıkıntıya girebilecek
vakalar |
HASTANIN
BİLGİLENDİRİLMESİ
VE
ONAM
FORMU
Preoperatif
değerlendirme
ve bilgilendirme sonrası
nöraksiyal anestezi uygulaması
için
hastalardan onam,
sözlü ve
yazılı
olarak
tanık
eşliğinde
alınmalıdır. Onam
formunda
anlaşılabilir
şekilde
nöraksiyal
anestezi
hakkında
bilgi
verilerek,
olası
komplikasyonlar açıklamalı ve
yöntemle
ilgili
olarak bilgilendirme
bulunmalıdır
(Tablo 3) (13).
Tablo 3.
Hastanın
bilgilendirilmesi ve
onam formunun içeriğinde bulunması
gerekenler (13)
MONĠTÖRĠZASYON
Sezaryen
öncesi
nöraksiyal
anestezi
hazırlığında
rutin
monitörizasyona (EKG,
puls
oksimetre, noninvazif
kan
basıncı)
ek
olarak
fetal
kalp
hızı (FKH)
monitörizasyonu
önerilmektedir.
Nöraksiyal
anestezi
uygulandıktan
sonra ise
blok
seviyesi
sabitlenene
dek
3 dk,
sonrasında
5 dk
arayla
kan
basıncı
ölçülmesi, ayrıca
hastanın
blok
seviyesi,
hipotansiyon,
bradikardi,
el
ve
kollarda
uyuşukluk,
solunum sıkıntısı
ve bilinç
bulanıklığı
açısından
yakın
takibi
önerilmektedir.
Ciddi
kardiyak
hastalık,
refrakter
hipertansiyon,
pulmoner
ödem veya
oligüri olan hastalarda invazif
hemodinamik
monitörizasyon
düşünülmelidir (1).
Gebeliğin
son
dönemlerinde
görülebilen
EKG
değişikliklerinin hiperdinamik
dolaşım,
katekolaminler
ve/veya
östrojen ve
progesteron
oranındaki değişikliklere
bağlı
olduğu
düşünülmektedir.
Nöraksiyal
anestezi ile
gerçekleştirilen
sezaryenlarda EKG
değişikliği insidansı
%25-60
olarak bildirilmektedir.
Ancak
bu
değişikliklerin
anlamlı
olup
olmadığı
tartışmalıdır.
Ayrıca
idrar
sondası
takılır,
böylece
hastanın
idrar
çıkışını
takip
etmenin
yanı
sıra cerrahi
sırasında ve
sonrasında mesane distansiyonu da
önlenebilir (1).
Monitörizasyon
için bkz.
http://www.tard.org.tr/assets/kilavuz/9.pdf
NÖRAKSİYAL
ANESTEZİ
ÖNCESİ
HAZIRLIK
Tüm
nöraksiyal anestezi
uygulamalarında
olası bir
başarısızlık
veya
komplikasyon
ihtimaline
karşı
gerekirse
genel
anesteziye
geçilebilecek,
komplikasyonlara acil
olarak
müdahale
edilebilecek şekilde
bir hazırlık
yapılmalıdır.
Temel
ekipman
·
Monitör (EKG,
non-invazif kan
basıncı,
puls
oksimetre, kapnograf, oksijen
ve volatil
ajan
analizörleri)
·
Oksijen
kaynağı ve ventilatör
·
Aspiratör
·
Laringoskop
ve
bleydleri
·
Endotrakeal
tüpler
ve
stileler
·
Genel
anestezik ilaçların
hazırlığı
·
Resüsitasyon
ilaç ve
ekipmanının
her
an
gerekebileceği
için hazır
bulundurulması (özellikle atropin,
efedrin,
adrenalin, %20
lipid solüsyonu)
·
Defibrilatör
Nöraksiyal
anestezi
için gerekli
malzemeler
·
Aseptik
teknik için gerekli
malzemeler
(gazlı bez
ve aseptik
solüsyon
vb)
·
Steril
örtü
·
Tekniğe
uygun
malzemeler
(iğne,
enjektör
ve kateter), ilaçlar
(lokal
anestezik
ve adjuvanlar)
·
Yapıştırıcı
bant
NÖRAKSİYAL
ANESTEZĠ
UYGULAMASI
Nöraksiyal
anestezi
uygulaması
için aşağıda
belirtilen asepsi
kurallarına dikkat
edilmesi
gerekir
(14–16).
1.
Ellerin
yıkanması
ve
steril eldiven
giyilmesi: Blok
uygulamasına
geçilmeden
önce
yüzük,
saat,
takma
tırnak ve
benzeri takılar
çıkarılmalıdır; oje
soyulmamış veya
çatlamamışsa
tırnaklarda
olabilir. Hastayla
temas
etmeden
ve
steril
cerrahi
eldiven
giymeden
önce eller
alkol bazlı
antiseptik
solüsyonlar
veya
sabunlar ile
yıkanmalıdır. El
dezenfektanları
Clostridium difficile
ve Bacillus
anthracis
ile çapraz
enfeksiyonu
önlemede
etkili
değildir.
Bunun
için su
ile
yıkama
ve
durulama
işlemi
gereklidir.
Ancak
alkol
bazlı
el dezenfektanlarının
kullanımı,
ellerin
temizliği
için
gerekli
zamanı
azaltır
(yaklaşık 30
saniye). Eldivenin dış
yüzüne çıplak elle temas edilmemelidir.
2.
Cerrahi
maske,
bone ve
gömlek
kullanımı:
Cerrahi maske
ve
bone
kullanımı
kontaminasyonu
azalttığından
kullanılmalıdır.
Özellikle
maske
hem
ağzı
hem
de burnu
kapsayacak şekilde
takılmalı ve
zamanla
etkinliği
azaldığından
her
girişim
öncesi yenisi
ile değiştirilmelidir.
Özellikle boğaz
ağrısı
olan, kronik
nazal S.
aureus
taşıyıcılığı
olan ve
tekrarlayan
tonsilliti
olan
uygulayıcılar
için maskenin
özel
öneme
sahip
olduğu
bildirilmiştir.
Cerrahi gömlek
giyilmesini
önerenler
vardır,
ancak
cerrahi
gömleğin
enfeksiyonu
azalttığına
dair
herhangi
bir
veri
mevcut
değildir.
Aynı
zamanda hasta
da bone
giyinmiş olmalıdır.
3.
Cilt
dezenfeksiyonu ve
kullanılacak
solüsyonlar:
Enjeksiyon
bölgesinin
cildinin
hazırlanması
için
povidon
iyodin
(%10)
veya
klorheksidin
glukonat
(%0.5-2)
içeren
solüsyonlar
kullanılır. En
az
iki
kez
merkezden
perifere
doğru
konsantrik halkalar
halinde
cilt
temizliği
yapılmalıdır.
Özellikle
alkol
bazlı
antiseptik
solüsyonların
(%60-95
etil
alkol
veya
%50-91 izopropil alkol)
cerrahi
alan antisepsisini sağlamada
daha etkili
olduğu bildirilmiştir.
Klorheksidinin
povidon
iyodinden
daha hızlı
etki
başlangıcına
ve
daha
uzun
etkiye
sahip
olduğu
bilinmektedir. Ancak
adhesif araknoidit
ile
ilişkisi
olmasından
şüphelenildiği
için spinal
iğne,
enjektör
ve
kateterlerin
klorheksidin
ile direkt
temasından
kaçınılmalıdır
(17).
Aynı zamanda
enfeksiyonla
ilişkili
komplikasyonlar
açısından
tek
kullanımlık ürünlerin
çok
kullanımlık ürünlere
göre daha
avantajlı olduğu
bildirilmiştir.
Ayrıca antiseptik solüsyonun
kuruması için
birkaç dakika
beklenilmelidir.
4.
Steril
örtü:
Cilt
temizliğinden sonra
girişim
yapılacak
bölge
steril
ortası
delikli
örtü ile
örtülür.
5.
Bakteri
filtresi
ve
kateter:
Kateterli
yöntemlerde
mutlaka
bakteri
filtresi
kullanılmalıdır.
Gözönünde olmamış
kateter
diskonneksiyonu
söz konusu
ise
kateter
çıkartılmalıdır.
Kateterler klinik
olarak gereken
süreden daha fazla
içerde tutulmamalıdır.
Hastanın
Pozisyonu
Nöraksiyal
blok oturur veya
lateral dekubit
(yan yatar)
pozisyonda uygulanabilir (18,
19).
1.
Oturur
pozisyon: Anatomik işaret
noktalarının daha
belirgin
olması
ve orta
hattın
belirlenmesi
lateral
dekubit
pozisyona
göre daha
kolaydır. Özellikle
orta
hattın
belirlenemediği
şişman
hastalarda
tercih
edilebilir. BOS
basıncı
yüksek
dolayısıyla
akışı
hızlıdır. Ortostatik
hipotansiyon gelişme
ihtimali göz önünde
bulundurulmalıdır.
2.
Lateral dekübit
pozisyonu
Lateral
dekübit
pozisyonu
en
sık
kullanılan pozisyondur.
Genellikle
sağ
lateral
dekubit
pozisyonu
tercih
edilir
ve
enjeksiyon sonrası
gebe
sol tarafa
çevrilir. Vertebral
kolon
masaya paralel olacak
şekilde
gerekirse
baş
ve
omuz
desteklenir. Epidural
kateterin
damara girme olasılığının
oturur pozisyona
göre
daha düşük
olduğu bildirilmiştir
(18).
3.
Oxford
pozisyonu
Oxford
pozisyonu,
hasta
sol
lateral
pozisyona
alınarak
baş
aşağı hafif
bir
eğim
verilerek
sağlanır.
Anestezinin
üst torakal
seviyelere yayılmasını
önlemek
için
baş ve omuzlar
desteklenir.
Lokal
anestezik
enjeksiyonundan
sonra
yeterli
anestezi
seviyesi
gerçekleşene
kadar
hasta
aynı
şekilde
sağ
lateral
pozisyona
çevirilir.
Böylece
aortakaval kompresyonun
azaldığı
belirtilmiştir.
Ancak
özellikle
vücut kitle indeksi
yüksek
olan
hastalarda pozisyonu
değiştirmek zor olabilir.
Ayrıca
oturur ve
lateral
pozisyona
göre avantajı
hakkında
bilgiler
eksiktir
(19).
Blok
sonrası gebe
ameliyat
masasına
sırtüstü
yatırıldığında,
aorto-kaval
kompresyonun
önlenmelidir.
Bunun
için
masa
en
az
15°
derece
sola doğru
çevrilebilir veya
gebenin
sağ
kalçasının altına
kama
şeklinde bir
destek
konarak,
uterusun
aort
ve vena
kava
üzerine bası
yapmayacak şekilde
sola
doğru
kayması
sağlanır (10).
Ponksiyon
Seviyesinin
Belirlenmesi
Çoğu
yetişkin
hastada
spinal kord
L1 vertebranın
alt
hizasında
sonlanır.
Ancak
konus
medullarisin yerleşimi
T12-L3 arasında
dağılım
gösterebilmektedir
(20).
Güvenli
spinal
anestezi
için
ponksiyonun
L3-4,
L4-5 veya
L5-S1 intervertebral
aralığından
yapılması
gereklidir.
Klasik
olarak
ponksiyon
seviyesinin
belirlenmesi
için
kullanılan
iliyak
kanatları
birleştiren
çizgi
(Tuffier
hattı)
L4-5 aralığı
veya
L4 vertebra
korpusu
hizasında bulunur.
Ancak
palpe
edilen
yer ile
Tuffier hattı
olarak
tanımlanan
çizgi
her
zaman
örtüşmemektedir
(21).
Ponksiyon
Yaklaşımının
Belirlenmesi
Gebede
ultrason ile
görüntüleme, ponksiyon
yerinin
belirlenmesi
açısından
avantaj
sağlayabilir.
Orta hattın
belirlenmesi,
optimal
derinlik
ve
giriş açısının
saptanması
için
kullanılması önerilen
ultrasonun, gebede
ilk
ponksiyonda başarıyı
arttırdığı ve
denenen
aralık
sayısını
azalttığı bildirilmiştir
(22,23).
1.
Orta
Hattan
Yaklaşım:
Orta
hattın
damardan
fakir
olması
nedeniyle
iğne
veya
kateterle
damar
ponksiyonu
olasılığı
düşüktür.
Ligamentum flavumun
geçilmesi
sırasında
direnç
artışı
belirgindir;
epidural
alana
ulaşıldığı
anda
direnç
kaybolur.
Cilt ile
epidural
ve subaraknoid
alan
arası
mesafe
paramedyan yaklaşımdakine
oranla kısadır.
2.
Paramedyan
Yaklaşım:
Özellikle
medyan
yaklaşımda
zorlanılan
ve kolay
pozisyon
verilemeyen
obstetrik
hastalarda paramedyan
yaklaşım
tercih edilir.
Ligamentum
flavumun
hissedilmesi
ve
direnç
kaybı ile
epidural
aralığa
girilmesi, orta
hattan
yaklaşımdan
daha az
belirgindir.
3.
Taylor
Yaklaşımı:
Lumbosakral
yaklaşım da
denilen bu
yaklaşım
en geniş
aralık
olan
L5 düzeyinde
spinal
anestezi için
geliştirilmiş
bir
yöntemdir. Diğer
yöntemlerle spinal
ponksiyonun gerçekleştirilemediği
durumlarda avantaj
sağlar.
SPİNAL
ANESTEZİ
İğneler
İğne
ucunun dizaynı
ve
boyutu
postspinal baş
ağrısı
insidansını
ve şiddetini
etkilemektedir.
İnce
iğnelerin
(25-29 G)
daha
kalınlara
oranla,
atravmatik
kalem
uçlu
iğnelerin
keskin
uçlu
iğnelere
kıyasla postspinal
baş
ağrısı
insidansını azalttığı
bilinmektedir
(10,24).
25G ve
daha ince
iğneler
kullanıldığında,
kılavuz
iğne
kullanılması hem
spinal
iğnenin
yönlendirilmesini
hem
de
cilt
ponksiyonunu kolaylaştırması
açısından
önerilmektedir
(25).
İntratekal
Lokal
Anestezik
ve Opioidler
Spinal anestezi
için
lokal
anestezik
(LA)
ajan ve
adjuvan
seçimini
cerrahi
süre,
postoperatif
analjezi
planı ve
uygulayıcının
tercihi
belirlemektedir.
Spinal
anestezide
etki
başlama süresini
kısaltmaları,
lokal
anestezik
dozunu
düşürmeleri,
anestezi
kalitesi
ve
analjezik
etki
süresini
arttırmaları
nedeniyle
sentetik
lipofilik
opioidler
(sufentanil
veya
fentanil)
lokal
anesteziklere ek
olarak
kullanılabilirler.
İntratekal
olarak
hiperbarik lokal
anestezik
kullanımı,
izobarik
ilaca kıyasla
daha
hızlı blok başlangıcı,
tahmin
edilebilir
duyusal
seviye
ve daha
kısa blok
süresi
sağlamaktadır
(26).
İntratekal
bupivakaini
araştıran
lojistik
regresyon
çalışmaları
hiperbarik
ve
izobarik
bupivakainin sırasıyla
11,2 ve
13,0
mg’lık
dozlarının
fentanil (10
µg)
ve
morfin
(0,2 mg)
ile kombine
edildiğinde
%95
oranında
etkili
anestezi
(ED95)
sağladığını
ortaya
koymuştur
(27,28).
Tablo
4’te bupivakain,
levobupivakain
ve ropivakainin
klinik
çalışmalarda
saptanmış
ED50 ve
ED95 değerleri verilmiştir.
Tablo 4. Sık
kullanılan
intratekal lokal anesteziklerin
ED50 ve
ED95değerleri
|
|
ED50 |
ED95 |
Bupivakain
(Fentanil
10μg + Morfin 0.2
mg) |
Hiperbarik
(27) |
7,6 mg |
11,2 mg |
|
“Plain”
(28) |
7,25 mg |
13 mg |
Levobupivakain |
Hiperbarik(29) |
9,3 mg |
|
|
“Plain”
(30) |
11,1 mg |
|
Ropivakain* |
Hiperbarik(31) |
10,37 mg |
15,39 mg |
|
“Plain”
(32) |
16,7 mg |
26, 8 mg |
*
ABD’de
ropivakainin
intratekal
kullanımı
FDA
(Food
and
Drug Administration
)
onaylı
değildir.
Kullanımı
tercih
edilen
ülkelerde
de
hiperbarik
ticari formu
olmadığı için
hazırlanması
gerekir
(0.5
mL
%30 dekstroz
verilecek
ropivakain dozuna eklenir)
Tablo
5’te
hidrofilik
ve lipofilik
opioidlerin intratekal
dozları,
etki
süreleri,
avantaj
ve
dezavantajları sunulmuştur.
Tablo 5.
Sık kullanılan
intratekal opioidler
Opioid |
Doz |
Etki süresi
(saat) |
Etki başlangıcı/ Pik
etki |
Avantaj/
Dezavantaj |
Morfin |
75-200
mg |
12-28 |
30-60
dk/
60-90
dk |
Uzun etki
süreli/
Yan
etki profili,
gecikmiş
solunum depresyonu |
Meperidin |
10 mg |
4-5 |
10-15
dk/
15-20
dk |
Hızlı
etki
başlangıcı/ Minimal
postoperatif
analjezi,
bulantı, kusma |
Sufentanil |
2,5-5
mg |
2-4 |
5 dk/
10 dk |
Hızlı etki
başlangıcı
/
Minimal
postoperatif
analjezi, kısa etki süresi,
kaşıntı |
Fentanil |
10-25
mg |
2-3 |
5 dk/
10 dk |
Hızlı etki
başlangıcı
/
Minimal
postoperatif
analjezi, kısa etki süresi,
kaşıntı |
Diğer
Adjuvanlar
İntratekal
klonidin
(30–60
μg),
postoperatif
analjeziye
katkıda
bulunmaktadır.
Ancak
hipotansiyon
ve
sedasyon
gibi yan
etkileri
dikkate
alınmalıdır (33).
İntratekal
neostigmin
(100
μg)
dozda
analjezik
etkisi
nedeniyle adjuvan
olarak
kullanılmakla
beraber
bulantı ve
kusmaya
yol
açmaktadır (33).
Spinal Anesteziye
Bağlı
Ġstenmeyen
Olay ve Komplikasyonlar
1.
Hipotansiyon
Spinal
anestezinin
en
yaygın
görülen
komplikasyonudur.
Hiçbir
önlem
alınmazsa
%80-90
oranında
rastlanır. Şiddetli ve
kalıcı
olduğunda
maternal
bulantı-kusma, bilinç
kaybı,
kardiyak
arrest ve kollapsın
yanında,
uteroplasental
perfüzyon
bozukluğu,
fetal
hipoksi-asidoz ve neonatal
nörolojik hasara yol
açabilir
(1).
Hipotansiyon;
sistolik
kan
basıncında
bazal
ölçümün
%20-30’undan
fazla
azalma
veya
Sistolik
kan
basıncının <
100 mmHg
olması
olarak tanımlanabilir.
Hipotansiyonun
asıl nedeni
sempatik
bloğa bağlı
periferik
vasküler
rezistansın
azalmasıdır.
Son
çalışmalar spinal
anesteziyle kardiyak
debinin
azalmadığını,
aksine
hafifçe
arttığı
veya
değişmediğini,
ayrıca
venöz dönüşün
değişmediğini
göstermiştir. Aortokaval
kompresyon nöraksiyal
anesteziye bağlı
hipotansiyonu
ağırlaştırabilir
(34,35).
Hipotansiyonun
önlenmesi ve
tedavisi
·
İntravenöz
sıvı
infüzyonu
(Hidrasyon):
Geçmişte uzun
yıllar
kullanılan
venöz
dönüşü
artırmaya
yönelik
stratejiler
ve spinal
anestezi
öncesi agresif
volüm
yüklemenin
(“preloading”,
pre-load,
pre-hidrasyon)
sempatektomiye
bağlı
hipotansiyonun
tedavisinde yeterince
etkin
olmadığı
gösterilmiştir (36).
Bunun
yerine
sempatektomi
ile
eş
zamanlı sıvı
verilmesinin (“coloading”,
ko-load,
ko-hidrasyon)
hipotansiyonu
önlemede
daha
başarılı
olduğu
bildirilmiştir
(37). Ancak
“coloading”
sırasında,
spinal
anestezi
yapılıp
gebe
sırtüstü
yatırılır
yatırılmaz
supin
hipotansif
sendromunu
önlemek
için sola
uterin
deviyasyon
yapılarak
aortakaval
dekompresyon
sağlanmalıdır
(34).
·
Vazopresörler:
Uteroplasental
perfüzyonun
korunmasında
hipotansiyonun agresif
tedavisi
zorunludur, bu
nedenle
vazopresörlerin spinal
anestezideki gerekliliği
onaylanmıştır
(1).
·
Yardımcı
ajanlar:
Spinal
anesteziden 5 dk
önce verilen
İV
4 mg ondansetronun
hipotansiyon insidansı,
vazopresör
gereksinimi
ve
bulantıyı
azalttığı
gösterilmiştir (36).
Yakın
geçmişte yapılan
randomize
kontrollü
çalışmalar ve
sistematik derlemelerde
kristalloid
pre-load’unun
hipotansiyonu
önlenmede
etkisiz
olduğu
belirtilmiştir
(38,39).
Blok
öncesi
uygulandığında
kristalloidlerin
(Ringer
laktat:
RL)
sadece
%28’i,
kolloidlerin
(hidroksi etil
nişasta:
HES) ise
%100’ü 30
dk
intravasküler
alanda
kalmaktadır
(1).
Kolloidlerle pre- load
veya
ko-load
yapılmasının
hipotansiyonu önlenmede benzer, ancak
kristalloidlerden daha
etkin
olduğu
gösterilmiştir.
Kolloidlerin
pahalı
olması,
kaşıntı,
hemostaz
değişikliği,
renal
yetersizlik
ve
anafilaksi
gibi
dezavantajları
vardır.
Ancak
anafilaksi
dışındaki
yan
etkileri
1 L
altındaki
volümlerde
önemsiz
kabul
edilebilir.
Klinik
yararı
ve
dezavantajlarına
göre
kullanım
kararı
olgu bazında
bireyselleştirilmelidir
(1,40–43).
Hipotansiyonun
önlenmesi
ve vazopressör
gereksiniminin
azaltılması
açısından
kolloid
pre-load,
kolloid ko-load
ve
kristalloid ko-load’un
eşit
etkinlikte
olduğu
belirtilmektedir
(34,37,40).
Hipotansiyonun
önlenmesi
için
hidrasyon önerileri
(Tercihen
16 -18 G
İV
kanül ile hidrasyon yapılır)
1.
Pre-load:
0.5-1
L kolloid,
monitörizasyon
ve spinal
blok
hazırlığı
sırasında verilir
veya
2.
Ko-load:
İntratekal
enjeksiyondan
hemen
sonra 2
L (20
ml/kg)
kristalloid
(RL)
veya
0.5-1
L kolloid
(%6
HES veya
%4 Jelatin vb)
hızlıca verilir.
Vazopresörler
Efedrin,
obstetride
nöraksiyal
bloğa
bağlı
hipotansiyonun
tedavisinde alfa ve
beta
agonist
etkisiyle
hem
direkt
hem
de
indirekt
etkili bir
vazopresördür. Efedrinin
en
önemli
dezavantajı,
etkisinin
yavaş
başlaması
ve
zayıf
olması,
titrasyonunun
güçlüğü,
taşifilaksi gelişmesi,
maternal
taşi-aritmilere
ve
fetal
asidoza
neden
olmasıdır
(44).
Efedrin
plasentayı
kolaylıkla
geçererek
fetal
taşikardi,
umbilikal
arterde
(UA)
noradrenalin
konsantrasyonunda
artış,
pH ve
baz
fazlasında (Base
Excess:
BE)
düşmeye
neden olur.
Beta-adrenerjik
stimülasyon
yoluyla
fetal
metabolik
hız
artışı,
fetal
O2 tüketiminde
ve CO2 üretiminde
artış ve
laktat
düzeyinde
yükselme görülür
(44).
Fenilefrin
ise, daha
potent
(fenilefrin/efedrin:
80:1),
titrasyonu kolay,
hipotansiyonu ve
bulantı-kusmayı
etkin
olarak
tedavi
eden, plasental
transferi
minimal,
fetal asidoz
ve
değişikliğine neden
olmayan
saf alfa-agonist
ajandır
(44–46).
Maternal
kalp
hızını ve
kardiyak
debiyi
düşürebilmesine
rağmen,
maternal
veya
fetal
olumsuz sonuçları
saptanmamıştır
(47).
Günümüzde
elektif
sezaryenlerde
spinal
anesteziye bağlı
hipotansiyonun
profilaksi
ve
tedavisinde
daha
etkin
olması
ve efedrine
kıyasla
daha
düşük
fetal
asidoz
insidansından dolayı
fenilefrin
kullanılması
önerilmektedir
(1,43–51).
ASA’nın
son
kılavuzunda da
belirtildiği gibi,
intravenöz
efedrin
ve
fenilefrin her
ikisi de
nöraksiyal
anesteziye
bağlı
hipotansiyonun
tedavisinde
kabul
edilebilir ilaçlardır.
Ancak,
maternal
bradikardi
yoksa,
fetal
asid-baz
dengesini
iyileştirdiğinden
dolayı
fenilefrin tercih
edilebilir
(52).
Şu
an
ülkemizde
sadece efedrin
olduğu
için
tercih
edilmektedir. Ancak
fenilefrin
mevcut ise
ilk seçenek ilaç olarak
seçilmesi önerilir.
Önerilen
vazopresörler
ve dozları
1.
Efedrin:
5-10
mg
İV
titrasyon
(maternal
kalp
hızı
düşük ise
tercih
edilebilir,
fetal
asit-
baz
dengesi
açısından dikkatli kullanılır)
2.
Fenilefrin:
50-100
mg İV
bolus veya
25-100
mg/dk
İV
infüzyon
(10 mg
flakon 100
mL
%0.9NaCl
içinde
sulandırılıp, 100
mg/ml konsantrasyon
hazırlanır.)
Fenilefrinin
25-50
mg/dk
infüzyonu,
bulantı-kusmanın
önlenmesi
ve hipotansiyon
tedavisinde bolustan
daha
etkindir
ve reaktif
hipertansiyon
ve
bradikardi
olasılığı
daha azdır
(53). Spinal
anestezi
yapıldıktan
hemen
sonra
fenilefrin infüzyona
başlanması ve kan
basıncına
göre
titre
edilmesi
önerilmektedir. Optimum
fenilefrin
infüzyon
süresi ve
sonlandırma
kriterleri
(50,52):
·
Uterin
insizyonda,
·
Doğumdan
10 dk
sonra (oksitosin, uterin
eksteriorizasyon
vb. bulantı-hipotansiyon
oluşturan
faktörlerden sonra)
·
Maternal
bradikardi ve hipertansiyon
olduğunda infüzyon
sonlandırılmalıdır.
Spinal
anesteziye
bağlı
hipotansiyonun
önlenmesi
ve
tedavisinde, fenilefrin
infüzyonu
ve
ko-
load olarak
hidrasyonun birlikte
kullanımı en
etkin ve güvenli
kabul edilebilir (51-53).
2. Başarısız Blok
Elektif sezaryenlerin
%1’inde ve
kategori 1-3 sezaryenlerin
%3’ünde rejyonal
anestezi
sonrası
genel
anesteziye
geçmeyi
gerektiren başarısızlık
nedenleri
aşağıda
belirtilmiştir
(54).
·
Tarlov
kisti
·
Septa
·
Geniş
lumbar
subaraknoid
aralık
·
Geçirilmiş
spinal cerrahi
·
Teknik
hatalar
·
İlaç
ve doz
hatası
Tanı:
·
Eğer
ilaç
enjeksiyonu
öncesinde,
sırasında
veya
sonrasında
beyin omurilik
sıvısı
(BOS)
akımı
gözlenmediyse iğnenin
yanlış
yerleşimini düşünülür.
·
Yeterli
BOS akımına rağmen tam
başarısızlık
varsa Tarlov kisti düşünülebilir.
Başarısız spinal
bloğun
yönetimi
Cerrahi
başlamadan
önce
mutlaka
bloğun
test
edilmesi
ve
başarısızlık
varsa
saptanması
gereklidir (54).
·
Aciliyet
yoksa, başka
bir
seviyeden
spinal veya kombine spinal
epidural anestezi
(KSEA)
yapılması
(üst
seviyelerde spinal
kord hasarı
olasılığı
için dikkatli
davranmalı
ve
yüksek/total spinal açısından
doz ve
ekipman
konusunda
hazırlıklı olunmalıdır).
Bu
durumda,
zaman varsa
KSEA
en
iyi
opsiyondur çünkü
düşük doz
spinal ve
epidural
ek dozlarla blok
desteklenebilir (55).
·
Eğer
spinal anestezi
tekrarlanacaksa (55):
o
Soğuğa
yanıt değerlendilerek
§
>T8 dermatomu ise, 1.5
mL %0.5
hiperbarik bupivakain,
§
<T8
dermatomu
ve
kısmi
blok
kanıtı
varsa
2
mL
%0.5
hiperbarik
bupivakain
verilebilir
§
Hiç blok
yoksa,
normal
intratekal doz
tekrar uygulanır.
·
Aciliyet
varsa
ve
hiç zaman
yoksa da
genel
anesteziye
geçilir (55).
Yetersiz
Blok Düzeyi
Spinal
anestezi
sonrası
duyusal
blok
düzeyi
bilateral
yetersizse
(duyusal
blok
<T4
dermatomu, hiperbarik
bupivakain
kullanılan
olgularda
erken dönemde
birkaç
dermatom
sefale
yayılımı
artırmak için aşağıda
belirtilen
kurtarıcı manevralardan
uygulanabilir:
§
Ameliyat
masası 10-200
Trendelenburg’a alınıp,
hastanın
sırtı 20-300 kaldırılır.
§
Hastanın
dizlerini
karnına
çekerek
kalçayı
fleksiyona getirmesi;
böylece lomber lordoz
düzleştirilerek
LA’nın
sefale
yayılımı hızlandırılabilir
(56).
§
Hastaya
ıkınması;
intra-abdominal
basıncın
akut artışı ile
epidural basıncın
yükselmesi,
LA’in
sefale
yayılımını
artırabilir.
Yetersiz
Analjezi
Cerrahi başladıktan
sonra intraoperatif
analjezi
yetersizse,
erken
dönemde
genel anesteziye
dönmek iyi
bir seçenektir.
Bazen
yeterli
anestezi
düzeyine
rağmen
(T4 dermatomu),
diyafragmanın
alt
yüzü
(C3-5
dermatomu)
ve
vagusun
uyarılması
ağrı
ve
huzursuzluğa neden
olabilir.
Uterin insizyon
öncesi ne
yapılacağına
karar
verilmelidir,
çünkü
bu
safhadan
sonra
cerrahi
durdurulup doğum
geciktirilemez. Huzursuzluk
daha
da
artabilir. Hastaya
spinal
bloktaki
olasılıklar
hakkında
uygun
preoperatif
açıklamalar
yapılmışsa,
bu durumla
başa çıkmak daha
kolaydır
(57).
a.
Doğumdan
önce
ağrı
ve
huzursuzluk
hissedilirse
aşağıda
belirtilenlerin
yapılması
düşünülebilir
(55,
57, 58):
1.
Ağrının
şekli sorgulanmalı.
Baskı ve
çekilme
gibi
mi?
Anksiyetenin
bir
parçası
mı? Eğer
keskin
bir
ağrıysa
daha çok
yetersiz
bloğu
düşündürür. Öncelikle
hasta
sakinleştirilerek ikna
edilir.
2.
Eğer
ağrı
devam
ederse, cerrahiyi durdurulur.
3.
O2/N2O
karışımı
uygulanabilir.
4.
Analjezik
olarak
alfentanil
(250-500
mg)
veya
remifentanil
(0.5
mg/kg
İV bolus
veya 0.1
mg/kg/dk
infüzyon)
eklenebilir.
5.
Düşük doz bolus
ketamin
(0.25 mg/kg
İV) verilebilir.
6.
Hala
memnuniyetsizlik
varsa
sedasyon
gerekebilir hatta
hava
yolunu
korumak için
genel
anesteziye
geçilebilir.
b.
Doğumdan
sonra
ağrı
ve
huzursuzluk
hissedilirse
aşağıda
belirtilenler
yapılabilir (50,53).
1.
Önce
a
seçeneğindeki adımlar
denenir.
2.
Cerrah
ile
ağrıyı
presipite eden
faktörleri
konuşularak bunlardan
kaçınılmasını
istenir
(uterin
eksteriorizasyon, parakolik
batın
kompresleri,
aşırı
ekartasyon vb).
3.
Küçük
İV boluslar
şeklinde
alfentanil
veya
infüzyon
şeklinde
remifentanil
uygulanabilir ve
yüz
maskesiyle
O2 verilir.
4.
Eğer
bunların anksiyeteye
bağlı olduğu
düşünülüyorsa,
midazolam 1
mg İV
bolus
halinde titre edilerek
tekrarlanır.
5.
Cerrah
tarafından
peritona
lokal
anestezik
infiltrasyonu
uygulanması istenebilir.
Postoperatif
dönemde de
yapılabilir
ancak
maksimum
önerilen
dozun
üzerine
çıkılmaz
(levobupivakain-bupivakain
2 mg/kg).
6.
Halen
sorun devam
ederse genel anesteziye
geçilir
7.
Titiz
şekilde
yapılanlar dökümante
edilir
8.
Postoperatif
vizitle
hasta
bizzat takip
edilip, ne
olduğu konusunda
dürüst bir
açıklama
yapılır,
halen
endişeleri ve
soruları
varsa cevaplanır.
Hasta
aşırı
stresli
ve bu olaydan
travma
yaşadıysa,
konsültan anestezist ile
birlikte
hastayla
konuşulur. Gelecekteki
gebelikler
ve
sezaryen
anestezisi
için
olayın
nedenleri
hakkında
bilgilendirilerek, anestezik
plan
yapılması
için önceden
anestezistiyle
görüşmesi önerilir.
9.
İntraoperatif
ve postoperatif herşey dökümante
edilerek,
yapılanların
gerekçeleri
ve özel
kararların verilme
nedenleri
belirtilir.
3. Yüksek Spinal
Blok
Yüksek spinal
anestezi,
istenen
ve
beklenenden daha
fazla
sefale
yayılan bloğu
ifade
etmektedir. Kullanılan ilaç
barisitesi, volümü, hastaya
ait anatomik
nedenler,
pozisyon vb.
pek
çok
faktör
bu durumu
tetikleyebilir.
Yüksek
blokta,
duyusal
blok
T4 dermatomunun
üzerindedir.
Yüksek
bloğun
tanısı,
nedenleri
ve total
spinal ile
ayırıcı
tanısı
aşağıda
belirtilmiştir
(59-61):
Tanı
·
Kollarda
güçsüzlük
·
Solunum sıkıntısı
·
Bozulmuş
konuşma/sedasyon
·
Yüksek
blok düzeyi
·
Bradikardi
·
Hipotansiyon
Nedenleri
·
Yanlış
yerleşimli
epidural
kateter
·
Başarısız
epidural
sonrası spinal
anestezi
·
Anatomik
nedenler
·
Pozisyon
·
Yüksek
dozda ilaç
Ayırıcı
Tanı
§
Serebrovasküler olay
§
Masif tromboemboli
§
Kardiyak
arrest
§
Amnion sıvı
embolisi
Yüksek
bloğun yönetim
ve tedavisi aşağıda
belirtilmiştir
(60–62).
1.
Maskeyle
O2
verilir.
2.
Havayolu
açıklığı
sağlanır.
3.
Yardım
çağırılır.
4.
Hipotansiyon
agresif olarak
tedavi edilir (Kolloid,
fenilefrin,
efedrin, gerekirse
adrenalin).
5.
Bradikardi
tedavi edilir (atropin
0.5-1 mg
İV).
6.
Aortokaval
kompresyon önlenir,
uterusu sola deviye edilir.
7.
Resüsitasyon
ilaç ve
gereçleri
hazırlatılır.
8.
Entübasyon
için hazırlıklı olunur.
9.
Hasta
yakını
odadaysa, dışarı çıkarılması
ve eşlik
edilmesi
için yardım istenir.
10.
Solunum
bozulmamış ve
hasta
bilinçliyse yakın
gözlem
yapılır,
diyafragma
güçsüz
değilse
entübasyon
gerekmeyebilir,
hasta
derin
soluk
alıp
vermeye
teşvik edilir.
Solunum ve
bilinç bozulmuşsa
hızlı-seri indüksiyon
ve krikoid
basıyla
entübe
edilir
ve
anestezi
idame
edilerek,
hasta
blok
kalkıncaya
kadar
ventile
edilerek amnezi
sağlanır.
Bilinç
kaybının diğer
nedenlerini
ekarte
edilir
(hipoglisemi,
epilepsi,
intrakraniyal lezyon ve
opioidler vb.).
4.
Dispne
Dispnenin
nedenleri
ve tedavisi
aşağıda
belirtilmiştir
(1).
Nedenleri
·
Yüksek
blok
·
Torasik
propriyosepsiyonun
kaybolması
·
Kısmi abdominal ve interkostal
blok
·
Hipotansiyona
bağlı beyin
sapı
hipoperfüzyonu
·
Oksitosine
bağlı subjektif his
Tedavi
·
Hasta
sözel olarak
ikna edilerek,
normal bir his olduğu
söylenir.
·
Bloğun
servikal dermatoma
yayılımı
açısından konuşma
becerisi, oksijen
satürasyonu ve
eli
sıkılarak motor
gücü hızlıca değerlendirilir.
·
Hasta
nefes almakta
zorlandığını
söylüyorsa,
spontan
solunumun
yeterliliğini
ve
hava
yolunu
koruma becerisini değerlendirilerek,
desatürasyon
ve bozulma
varsa
genel
anesteziye (hızlı-seri indüksiyon
ve krikoid basıyla
endotrakeal entübasyon) geçilir.
5.
Anksiyete
Bazı
hastalar
sezaryen sırasında
uyanık
olmaktan
dolayı
şiddetli
anksiyete
hissederler.
·
Öncelikle
sözel
olarak
hasta
herşeyin
yolunda
olduğu
konusunda ikna
edilerek, mümkünse
doğacak
bebeği ve gelecek
planları vb.
hakkında
sohbet edilir.
·
Eğer
gerekliyse,
midazolam
İV
titre
edilerek uygulanır.
·
Doğum
öncesi
yapılan
midazolam ile
amnezi
olabileceğinden, doğum
anını
yaşamak
isteyen hasta
tarafından
tecih
edilmeyebilir.
·
Remifentanil
düşük doz
infüzyon
uygulanabilir.
6.
Bulantı ve Kusma
İntraoperatif
bulantı
ve
kusma
(İOBK)
sezaryende yaygın
rastlanan
nahoş
bir
semptomdur.
Hastayı
ve
cerrahi işlemin
tamamlanmasını
sıkıntıya sokabilir
(63).
Nedenleri
·
Hipotansiyon
(medulladaki area postremanın
hipoperfüzyonu)
·
Vagal
hiperaktivite
·
Visseral
ağrı
·
Uterusun
eksteriorizasyonu
·
Opioidler
(nöraksiyal
opioidler
sefalad
yayılım
göstererek
kemoreseptör
trigger zonu
uyarabilir ve
bulantı-kusmaya
yol
açabilir.
Morfine
bağlı
bulantı-kusma lipofilik
opioidlere göre daha sıktır)
·
Uterotonikler
·
Ani hareket
Tedavi
Öncelikle
bulantı-kusmanın
bir
semptom
olduğu unutulmadan, tedavi
etyolojiye
yönelik
yapılır.
·
Hipotansiyonun
düzeltilmesi (vazopresörler,
hidrasyon, sol uterin
deviasyon
vb.)
·
Nöraksiyal
ve
İV
opioidlerin
optimizasyonu;
opioidlere
bağlı
bulantı
tedavisinde
nalokson
(40-160
mg
İV)
veya
nalbufin
(2,5-5
mg
İV)
kullanılabilir.
·
Blok
kalitesinin
iyileştirilmesi
(visseral ağrının
önlenmesi)
·
Cerrahi
stimülasyonun
minimalize
edilmesi
(uterin
eksteriorizasyon
yapılmaması
ve nazik
cerrahi)
·
Uterotonik
ajanların titizce
uygulanması (yavaş
İV infüzyon
kullanımı)
Rutin önlemlere
rağmen, bulantısı
olan ve
yüksek İOBK
riskli
hastalarda profilaktik
ya
da tedavi
edici antiemetik
yöntemler
kullanılmalıdır (64,65).
1.
5-HT3 reseptör
antagonistleri
(ondansetron,
granisetron,
tropisetron):
Opioidlere bağlı
İOBK
profilaksi ve
tedavisinde
etkindir.
Ondansetron
4-8
mg,
granisetron 3
mg,
tropisetron 2 mg İV
dozlarda doğum sonrası
kullanılabilir
(66).
2.
Dopamin
antagonistleri:
Metoklopramid
kordon
klempi
sonrası
10
mg
İV
uygulanabilir. Ekstrapiramidal
yan
etkilerinden
dolayı,
uyanık
hastada
İV yavaş
enjekte
edilmelidir.
Kolay
ulaşılabilirliği, maliyeti ve
maternal
süt
salgısı
üzerine de
olumlu etkilerinden
dolayı
tercih
edilmektedir (67,68).
3.
Kortikosteroidler:
Deksametazon 4-8 mg
İV verilebilir.
4.
Akupressor:
P6 noktasının akustimülasyonu
non-invazif ve
non-farmakolojik bir
yöntem
olarak
İOBK’da
etkin
bulunmuştur.
İlaçlara
bağlı yan
etkilerin
olmayışı
ve
basit
bir teknik olması
nedeniyle kolaylıkla
uygulanabilir.
5.
Propofol:
İOBK’nın
önlenmesi
ve tedavisinde
1
mg/kg/st
infüzyon
veya
10-20 mg
İV
uygulanabilir
(63).
7.
Kaşıntı
İntratekal
opioid
kullanımına
bağlı
olarak
spinal
anestezide sık
rastlanan
bir
durumdur.
Gebeler
opioide bağlı
kaşıntıya
normal
popülasyondan daha duyarlıdır
(insidans
%60-100).
Etyolojisi
tam
bilinmemekle birlikte, histamin
deşarjı
ile
ilişkisiz
olduğundan
antihistaminikler
sadece
sedasyon
yaratarak
kaşıntı
tedavisine
katkı
sağlayabilirler.
Çalışmalar,
nöraksiyal
opioidlerin
sefale
migrasyonuyla medulladaki
kaşıntı
merkezinin
ve
trigeminal nükleustaki
santral
5-HT3
reseptörlerinin
etkileşimini
savunmaktadır.
Bu
nedenle
standart
dozlarda
5-HT3 reseptör
antagonistleri
(ondansetron,
granisteron
vb.)
nöraksiyal
opioidlere bağlı
kaşıntının
tedavisinde ve şiddetinin azaltılmasında
etkin bulunmuştur
(66).
Opioid
antagonistlerinden
nalokson
da (40-80
mg
İV)
tedavide
kullanılabilir, ancak
düşük dozda
bile
analjezinin ortadan
kalkmasına
neden
olabilir. Mikst
agonist/antagonist
olan
nalbufin
2.5-5 mg
İV,
analjeziyi
antagonize
etmeden
kaşıntının
tedavisinde
tercih
edilebilir
(1).
8.
Postspinal
baş
ağrısı
Postspinal
baş
ağrısının
ince
kalem
uçlu
iğneler
kullanıldığında
insidansı %0.5-2
olarak verilmektedir.
Keskin uçlu iğnelerin
ve
25
G’den kalın iğne
kullanımı, keskin
iğnelerde
iğnenin dura
lifleri ile dik
açı
oluşturacak
şekilde
ponksiyon
yapılması
risk
faktörüdür (69).
Tanı
Tipik
olarak
baş ağrısı
%90
hastada
araknoid
ponksiyonundan
sonra ilk
72
saat
içinde
ortaya
çıkar. Uluslar
arası
Baş
Ağrısı
Derneği’nin (International
Headache
Society)
tanımına
göre 15 dakikalık
ayakta
durma sonrasında
belirir ve
30 dakikalık
yatak
istirahati sonrasında
kaybolur
(70).
Ağrı
genellikle
künt
karakterde olup,
%75
vakada
frontal
yerleşimlidir.
Ancak
boyun
ve
omuza
yayılım
gösterebilen
oksipital
yerleşimli ağrı
da
görülebilir.
Hastaların
%50’sinde
bulantı,
çınlama,
baş dönmesi ve
fotofobi
gibi eşlik
eden
semptomlar bulunur.
Duradaki
defektin
büyük
olduğu
durumlarda vestibüler, işitsel,
oküler
ve
6.
kranyal
sinirin
traksiyonuna
bağlı
semptomlar görülebilir.
Tedavisiz
kalırsa
kraniyal
sinir
paralizisi, kronik
baş
ağrısı,
reversibl
serebral
vazokonstriksiyon
sendromu,
subdural
hematom,
intraserebral kanama,
serebral
venöz sinüs
trombozu,
anevrizmal
rüptür
gibi kalıcı
morbiditeye neden
olabileceği öne sürülmektedir.
Ciddi
morbiditenin tanı ve
tedavide
geç
kalınan
vakalarda
ortaya
çıktığı
dikkate
alınarak,
hastalara spinal
anestezi
uygulaması
sonrası
baş
ağrısı
riskinden bahsedilmeli
ve şikayeti
ortaya
çıkarsa
gecikmeden başvurması
söylenmelidir.
Postpartum
dönemde postspinal
başağrısının ayırıcı
tanısında
kortikal
ven
trombozu,
sagital
sinüs tombozu,
preeklampsi/eklampsi,
posterior reversibl
ensefalopati sendromu
ve
vaskülopati düşünülmelidir.
Tanı
klinik
olarak
konulmasına
rağmen
ayırıcı tanı
gereken
durumlarda
manyetik rezonans
görüntüleme (MRG) ile
yapılır.
Postspinal
baş
ağrısı olan
hastalarda MRG’de
pakimeninkslerde
kalınlaşma, subaraknoid
sisternalarda
ve
serebral
ventriküllerde
küçülme,
beynin
aşağı
doğru
yer
değiştirmesi ve subdural
koleksiyonlar
izlenir
(71).
Tedavi
Konservatif
tedavi
olarak
immobilizasyona
ek
olarak
intravenöz
sıvı
verilmesi
önerilmekle beraber
etkinliği üzerine
kanıt bulunmamaktadır
(69).
Medikal
yöntemlerden
yeterli
veri
olmamakla
beraber,
metilksantinler
(kafein,
teofilin)
serebral
vazokonstriksiyon
yaparak
ağrıyı
azaltabilmektedir.
Kafein (300-500
mg)
günde
bir veya
iki
kez
verildiğinde
semptomlarda daha hızlı
bir
geçici
düzelme
olmakla
beraber
epidural kan
yaması gereksinimini
azaltmadığı
bildirilmektedir
(72).
Teofilin
baş
ağrısını
%60
oranında
geçirmekle
beraber,
santral
sinir sistemi
stimülasyonu ve
kardiyovasküler
yan
etkiler nedeniyle
kullanımı
kısıtlı
kalmaktadır (72,73).
Yeni
çalışmalar
gabapentin
(4
gün
boyunca 8
saat
ara
ile 300-400
mg)
ve
pregabalinin
(3
gün
boyunca 8
saat
ara
ile 50
mg)
tedavide etkili
olduğunu
bildirmektedir
(74,75).
Sumatriptan
ve diğer
triptanlar
intrakraniyal
vazokonstriksiyon
etkileri
nedeni ile
kullanılmışlardır.
Adrenokortikotropik hormon
(ACTH)
intramusküler 60
Ü veya
intravenöz 1.5
Ü/kg
etkin
bulunmuştur (72).
Hidrokortizon intravenöz
200
mg,
ardından
48
saat boyunca
günde
üç
kez
100 mg
etkili
bulunmuştur (76).
İnvazif
yöntemler
arasında
en
fazla
30 ml
otolog
kanın
steril
şartlarda
epidural
alana
verilmesi ile
yapılan
kan
yaması öne
çıkmaktadır
(77). Bu
yöntemle vakaların
%95’inde
erken
dönemde,
%70’inde
ise
birkaç
gün
içinde sağaltım
sağlanmaktadır.
İdeal
kan
hacmi
için
yeterli
çalışma
olmamakla
beraber,
ortalama 20
ml
verilmesi
önerilmektedir
(78).
Ancak
kan
yamasına
bağlı
alt
ekstremitede
parestezi,
epidural
enfeksiyon
ve sinir
kökü ve
kas
irritasyonuna
bağlı
5
güne
dek
devam
edebilen
sırt
ağrısı
riski
artar
(77).
Kan
enjeksiyonu kazara
subaraknoid
alana
yapılırsa
araknoidit,
menenjit,
kauda ekuina
sendromu
ve
kalıcı
sinir
hasarı
ortaya çıkabilir.
İnvazif
yöntemler
arasında
epidural
alana
serum
fizyolojik,
kolloid
solüsyonlar
(jelatin,
hidroksietil nişasta,
%40
dekstran),
epidural
3 mg
morfin
ve
fibrin
glu kullanımı da
bildirilmiştir
(69).
EPİDURAL
ANESTEZİ
Teknik
olarak deneyim,
spinal
anesteziye
oranla
daha fazla
ilaç
ve zaman
gerektiren
bu
yöntem,
yerleştirilen kateter
sayesinde
yavaş
ve kontrollü
olarak
yükseltilen
segmental
bir
anestezi
sağlar.
Buna
bağlı
olarak
hemodinamik
değişikliklerin
kontrolünün daha
kolay
olması
yüksek riskli gebelerde avantaj
sağlayabilir.
Epidural
Aralığın
Belirlenmesi
Epidural
aralığın belirlenmesinde
direnç kaybı
yöntemi basit,
güvenilir
ve başarı
oranı
yüksek
bir
yöntemdir. Genellikle
salin
(%0.9
NaCl)
veya
hava
kullanılır. Salin
uygulaması
pistona
basıncın
sürekli
uygulandığı
direnç
kaybı yöntemi
için
uygun
bir
yöntemdir.
Sıkıştırılamaz
olduğu
için
basınç
uygulandığı zaman pistonda
sıçramaya
neden olmaz.
Retrospektif
çalışmalar
istenmeyen dura delinmesi
sonrası
oluşabilecek
baş
ağrısı
insidansını
düşürdüğünü
göstermiştir
(79).
Bu
yöntemin
dezavantajı
ise dura
delinmesi
şüphesi
olduğunda, iğneden sıvı
akışının BOS görüntüsü
yaratıp kafa
karıştırabilmesidir.
Hava
uygulamasında,
sıkıştırılabilir
olduğu
için pistonda
karakteristik
bir
sıçrama
hissedilir.
Berrak
BOS
akışı
iğnenin
deliğinden
görülür.
Bu
yöntemin
dezavantajları
ise
intermittant bası
tekniğini
gerektirmesi,
subkutan
amfizem,
boyun
ağrısı,
hava
embolisi,
pnömosefalus,
sinir kökleri
çevresindeki
hava
kabarcıklarına bağlı
yamalı
blok
görülebilmesidir. Ayrıca
enjekte
edilen
hava
nonsterildir,
eğer
pnömosefalus
oluşursa
ve
genel
anesteziyle
devam
edilecekse
azot
protoksit
hava kabarcıklarının
daha da
büyümesine
neden olur
(80,81).
Yapılan
son
sistematik
derlemede,
direnç
kaybı
yönteminde epidural
aralığı
tespit
etmek için
hava
veya salin
kullanılmasıyla blok
başarısının değişmediği
bildirilmiştir
(82).
Yine bir
meta-analizde
(79)
epidural
aralığın
tespitinde kullanılan
direnç
kaybı
yönteminde
ister
salin
isterse
hava kullanılsın,
epidural
kateter
yerleştirme
güçlüğü,
intravasküler
kateter
yerleşimi,
parestezi,
istenmeyen
dura delinmesi
ve
baş
ağrısı
açısından
fark bulunamamıştır.
Bu sonuç
çalışmanın hetorojen
olmasına
bağlanmış ve
sağlıklı
sonuçlar
için optimal
sıvının
saptanması
gerekliliği vurgulanmıştır.
Epidural
aralığın tespitinden
sonrada
aralığı
normal
salinle
doldurmak
kateter
yerleşimi
sırasında
kan
damarlarına
travmayı
azaltacağı bildirmiş
ancak
bu da
verilen
ilaçların
dilüsyonuna neden olabilme
riskini artırabilir
(83).
Kateterin
Tespiti
Obez
hastalarda
epidural
kateterin
doğru
olarak
yerleştirilmesini
takiben,
epidural
kateterin
yerinden
çıkma
riski
vardır.
Epidural
kateterin
yer
değiştirmesinde en
önemli
faktörün,
cildin subkutan
doku üzerinde
kayması
olduğu
ileri
sürülmüştür (84).
Konu ile
ilgili
çeşitli
çalışmalar
yapılmıştır.
Bazı hastalarda
epidural
kateterin
ciltte 3 cm
yer
değiştirdiği
saptanmış
ve bunu
önlemek
için
epidural
kateterin
rutin
olarak
7
cm
ilerletilmesi
gerektiği
savunulmuştur
(85).
Eğer
epidural
kateter
fazla
ilerletilirse,
kateterin
ucu
yer
değiştirebilir.
Epidural
kateter
yerleştirildikten sonra,
gebenin
dikleşip
oturur pozisyondan
lateral
yatış
pozisyonuna geçirilmesi
sırasında,
epidural
kateter
cilde
fikse
edilmediği
takdirde,
obez hastalarda
daha
fazla
olmak üzere
1-2.5
cm
dışarıya
doğru
yer
değiştirdiği
gözlenmiş
ve
multiorifis
kateterlerin
epidural
aralıkta
en
az 4
cm
ilerletilmesi ve
kateterin
cilde hasta
pozisyonu
değiştikten sonra
sabitlenmesi önerilmiştir (86).
Test
Dozu
Epidural
iğne veya
kateterin
olası
intravenöz veya
subaraknoid
yerleşimini
saptamaya
yönelik
olarak
lokal anestezik
ve
vazokonstriktör
uygulaması
önerilmekle
beraber
gebelerde
güvenli,
spesifik
ve sensitif
standart
bir
yöntem
ortaya
konamamıştır.
Çeşitli
yöntemler
uygulanabilir.
Aspirasyon
yöntemi
Genellikle
uygulanan
iğne
veya
kateterin
subaraknoid
veya
intravenöz yerleşimini
anlamada
en
basit
yöntemdir.
Ancak
negatif aspirasyona
rağmen
intavasküler ya
da
subaraknoid
enjeksiyon
görülebilir.
O nedenle
dikkatli
aspirasyonu
takiben
uygun
test
dozun
uygulaması
kateterin
intravasküler
yerleşimini
saptama olasılığını
arttırır.
Subaraknoid
yerleşimin
saptanması
Subaraknoid
ve
intravenöz
yerleşim
ayrı
ayrı
iki
aşamada
test
edilebileceği
gibi,
iki
ayrı
yerleşim
tek
aşamada da
test
edilebilir.
Test dozundan
amaç
hem
intravasküler
hem de
intravenöz
yerleşimi
aynı
anda
saptamaksa, lokal
anestezik
miktarı
subaraknoid
aralığa
enjekte
edildiğinde
hızlı ve
düşük spinal
blok
oluşturacak dozda
olmalı,
ayrıca
istenmeyen
intravasküler
yerleşimi
saptamada
güvenilir
olmalıdır.
Bu
test için
lidokain
uygun
bir lokal
anestezik
olarak
görünmektedir.
%1.5
lidokain’in
3 ml
(45
mg)
enjeksiyonu
sonrası
2 dakika
içerisinde
L3-4 veya
L2-3 seviyesinde
duyusal
blok
oluşur
(87).
%2
lidokain’den
3 ml
(60
mg)
spinal
aralığa
verildiğinde
güvenilir
bir motor
blok
oluşturur
(87). Lidokain
dozu 30
mg’a
düşürüldüğünde duyarlığın
azalabileceği bu nedenle
daha
büyük
çalışmalara
ihtiyaç
olduğu
vurgulanmıştır
(88).
Bupivakain
ve ropivakain
benzer
etkinliği
oluşturmada
güvenilir
değildir
(87).
Test
dozundan
4 dk
sonra
bacakların
havaya
kaldırılamaması, intratekal
enjeksiyonu
%100
spesifik
olarak
gösterir
(89).
İntravenöz
yerleşimin
saptanması
İntravenöz
yerleşimi
test
etmek
için
adrenalin, izoprotrenol,
hava
enjeksiyonu veya
santral
sinir sistemi
(SSS)
subjektif
bulgularına
neden
olan fentanil
ya
da
100 mg
lidokain
injeksiyonu
yapılabilir
(25,90).
Adrenalin,
epidural kateterin
intravasküler yerleşimini
saptamada
en yaygın
kullanılan
ilaçtır.
Lokal
anesteziğin
adrenalin
15 µg
ile
kombinasyonu sonrası
15-20
saniyede
20-30’luk
geçici bir
kalp
hızı
yüksekliği
ve ılımlı
bir
kan
basıncı
yüksekliği
gözlenmiştir
(87).
Ancak
15 µg
adrenalin
sonrası
maternal
kalp hızı
akselerasyon
hızı 1.2
atım/dk
iken
doğum
ağrısı
esnasında
0.69
atım/dk
olarak değişmektedir.
Obstetrik
hastalarda
adrenalin
test
dozu
tercihen
uterus
kontraksiyonundan
hemen sonra
yapılmalıdır (87).
Ancak β
bloker
kullananlarda
kalp
hızı
artışı
belirgin
olamayabileceğinden
kan
basıncındaki 20
mmHg’lık
artış daha
güvenilir
kabul
edilir (91).
Adrenalin
test
dozunun
gebelerde
kullanımıyla
ilgili
tartışmalı
sonuçlar
mevcuttur.
Yanlış
pozitif
çıkabildiği
gibi,
yanlış
negatif
de
çıkabilir
(87). Uterin
kan
akımı
ve bebek
genel
durumu üzerine
istenmeyen yan
etkileri
bildirilmiştir; özellikle
preeklamptik
hastalarda
bu
daha
belirgindir (87,91).
Adrenalin
annenin
kardiyovasküler
sisteminde stres
yaratır,
plasental
perfüzyonda
geçici
azalmaya
neden olur.
Epidural
adrenalinli
test doz
sonrasında
bir
olguda bradikardi
ve hipertansiyon
gözlendiği bildirilmiştir
(92).
Diğer
katekolaminlerden
izoprotrenol
(5µg)
anne
kalp
hızında
daha
fazla
yükselme
yaparken,
uterus
kan
akımını
etkilemez
ancak
ilacın
dilüe edilmesi,
hazırlanması
pratik
değildir.
İzoproterenolün
nörotoksisitesi ile
ilgili yeterli
veri
yoktur
(25).
Adrenaline
alternatif
olarak
subkonvülzan
dozlarda
lokal
anestezik kullanıldığında
(100 mg
lidokain
veya 2-kloroprokain) annede
subjektif
semptomlar
(kulak
çınlaması
ve dilde
metalik
tat)
görülür;
sensitivitesi
%100,
spesifitesi
%81’dir
(93).
Uteroplasental
yetersizliği
olan ve
rezervi
kısıtlı
hastalarda,
preeklamptik
gebelerde
test doz
için
adrenaline alternatif
olarak
iki
aşamalı
test doz
uygulaması düşünülebilir:
Önce
2 ml
%2
lidokain
(40
mg)
verilir;
eğer
subaraknoid
yerleşim
saptanmadıysa
5 ml
(100
mg)
lidokain
intravenöz
test için
kullanılabilir
(25).
Kateterden
1 ml
hava
enjekte
edilip Doppler
yardımıyla kalp
üzerinden geçişi
dinlenebilir.
Yalnız
çoğunluk
tarafından
ilgi
görmemiştir.
Doppler
testinin
yanlış pozitiflik
oranı
düşüktür
ve
deneyimli
ellerde
yüksek
derecede
pozitif tanı
koydurucu
özelliğe
sahiptir.
Ancak
sesteki
değişikleri
anlayabilmek
için tecrübeli
personele
ihtiyaç vardır.
Doppler probu
her
pozisyonda kolayca
yerleştirilemeyebilir.
Doppler testi
sadece
tek distal
orifisli
kateterleri
test
etmek
için kullanılabilir, multiorifisli
kateterler
için ise
uygun
değildir. Çünkü
havayı
yüksek basınçla vermek
gerekir
(25,90).
Bazı
anestezistler
intravenöz
yerleşimi
test
etmek
için 100
µg
fentanil
verilmesini
desteklemektedir.
Araştırmacılar
uygulama sonrası
sedasyon, baş
dönmesi ve
öfori
ve
analjezi
varlığını
pozitif
kabul etmişlerdir
(25).
Baş
dönmesi
en
güvenilir
semptom olup
sensitivitesi
%92
ve spesifitesi %92’dir
(94).
Epidural
kateterin
yeri
epidural
elektriksel
stimülasyon
testi ile
gösterilebilir.
Spesifite
ve
sensitivitesi yüksek
güvenilir
bir
metoddur.
Tipik
olarak
kateter
epidural
aralıkta
ise
epidural
kateterin ucunun
komşuluğundaki
sinir kökünün
innerve
ettiği alanda motor
kontraksiyon
gözlenir (95,96).
Epidural
anestezide
tek
enjeksiyon
yöntemi
uygulanacak
ise,
yine
öncesinde mutlaka
test doz
uygulanmalıdır (91).
Kateter
sonradan yer
değiştirebilir
bu
nedenle
kateterden
yapılacak
her
doz test
dozu
gibi
kabul edilip 5
ml’yi
geçmeyen volümlerde aralıklı
yapılmalıdır (91).
Sonuç
olarak
ideal test doz
henüz
mevcut
değildir. Günümüzde
kullanım
kolaylığı
açısından
test doz
olarak
lokal
anestezik
olarak
özellikle
lidokain,
adrenalin
ile
kombine
edilerek
1:200.000’lik
(15-25
µg)
3-5
ml volümlerde
tek
aşamalı
test
uygulanmaktadır. En
sık
hazırlanan test doz
5
µg/ml
adrenalin
içeren (1:200.000) içeren
3 ml
lokal
anestezik
solüsyonudur.
Epidural
Anestezide
Kullanılan
Lokal
Anestezik
ve Adjuvan
Ġlaçlar
Negatif
aspirasyon
testi ve
test dozu
uygulamalarını takiben
15-25 ml lokal
anestezik
5 ml’lik
boluslar
şeklinde
uygulanmalıdır.
En
yaygın
kullanılan lokal anestezikler
%2
lidokain
(1:200.000
adrenalin
ile birlikte)
veya
%3
klorprokaindir.
Lidokain
daha
düşük
konsantrasyonda
veya
adrenalin
olmaksızın
verildiğinde
cerrahi
için
yetersiz
anestezi
görülebilmektedir
(62).
%0.5
bupivakain
ile
yeterli
cerrahi
anestezi
sağlanabilmekte,
fakat
bloğun
göreceli
olarak
yavaş
başlaması
ve
potansiyel
kardiyotoksisitesi bu
ajanın
güncel kullanımını
kısıtlamaktadır.
%0.5-0.75
ropivakain
ve
%0.5
levobupivakain
gibi
bupivakain
izomerleri
ile
kardiyotoksisite riski daha
azdır.
Tablo
6’da
epidural
anestezide
kullanılan lokal
anestezikler ve opioidlerin
dozları ve
etki süreleri
verilmiştir.
Tablo 6.
Epidural
anestezide kullanılan
lokal
anestezik ve
opioidler
Ġlaç |
Doz
aralığı |
Etki süresi (dk)* |
Lokal Anestezikler |
|
|
%2 lidokain (5µg/ml
adrenalin
içeren) |
300-500
mg |
75-100 |
%3
klorprokain |
450-750
mg |
40-50 |
%0.5
bupivakain |
75-125
mg |
120-180 |
%0.5
ropivakain |
75-125
mg |
120-180 |
Opioidler |
|
|
Fentanil |
50-100
µg |
120-240 |
Sufentanil |
10-20
µg |
120-240 |
Morfin |
3-4
mg |
720-1140 |
Meperidin |
50-75
mg |
240-720 |
* Etki
süresi,
lokal
anestezikler için
duyusal
bloğunun iki
segment
gerilemesi
için
geçen
süre, opioidler için ise ilk
ek
analjezik
gereksinimine kadar
geçen süre
olarak tanımlanmıştır.
Epidural
anestezide
adjuvanlar
lokal
anesteziklerin dozunu
azaltmak,
etki başlangıcını
hızlandırmak ve olası
yan
etkilerinden
kaçınmak
amacıyla
kullanılmaktadır. Sezaryen
operasyonlarında
adjuvanların
kullanımı
intraoperatif
anestezi
kalitesini
arttırmakta,
postoperatif
analjezi
süresini
uzatmakta
ve
motor
blok
süresini
kısaltmaktadır.
Opioidler
ilk lokal
anestezik
dozu
ile
birlikte
uygulanabildiği
gibi
kord klemplenmesini
takiben
de
verilmektedir; bu
şekilde
plasentadan
olası bir
opioid
transferi
engellenmiş
olur.
Lipofilik
fentanil
ve
sufentanil gibi
opioidler,
hidrofilik
olanlara
kıyasla
daha
hızlı
etki
başlangıcı ve
ilaç
klirensine sahiptir.
Fentanil
(50-100 µg)
sezaryen anestezisinde
epidural
bolus
uygulamayı takiben
anestezi
kalitesini
arttırmaktadır.
Optimal
doz tam
olarak
belirtilmemiş
olup
intraoperatif lokal
anesteziklere eklenen
50-100 µg
fentanilin
yenidoğan
üzerinde
yan etki
görülmeksizin
anestezi
kalitesini arttırmaktadır.
Epidural
sufentanil
(10-20
µg) ile
%0.5
bupivakain ve 5
µg/ml
adrenalin
kombinasyonu
ise
sadece
bupivakain/adrenalin
kombinasyonu
ile
karşılaştırıldığında
intraoperatif
anestezi
kalitesinde
artış,
maternal
ve fetal
yan
etkiler
olmaksızın postoperatif
analjezi
süresinde
uzamaya
neden
olmaktadır. Epidural
uygulanan
sufentanilin fentanile
göre 5
kat daha
etkin olduğu belirtilmektedir
(97).
Yavaş
salınımlı
morfin
formunun
epidural
uygulanması
ile
sezaryen
sonrası 48
saat
analjezi
sağlanmaktadır.
Carvalho
ve ark.
yavaş
salınımlı
morfin
uygulanmasını
takiben
10 ve
15 mg
dozların
sezaryen
sonrası
analjezi
kalitesini
arttırdığını
ve
yan
etkiler
açısından
anlamlı
fark
bulunmadığını
belirtmişlerdir
(98).
Aynı
araştırmacılar
epiduralden
koruyucu
içermeyen
4 mg
morfin ile
yavaş salınımlı
10 mg
morfini
karşılaştırdıklarında
yavaş
salınımlı
formun
postoperatif
ilk 48
saat
daha
az
ek
analjezik
gereksinimi
ve
daha
düşük
ağrı
skorları
sağladığını
belirtmişlerdir (99).
Yavaş
salınımlı
formun tek dezavantajı
lokal
anesteziklerle birlikte kullanılamamasıdır
(100).
Epidural
klonidinin
75-200 µg
dozlarında kullanıldığında
sezaryen sonrası
morfin
ihtiyacını azalttığı
gösterilse
de bu
ajanın
obstetrik,
postpartum
ve
postoperatif analjezi için
FDA
onayı
yoktur
(101, 102).
Ayrıca
klonidin kullanımı
sonrası
bradikardi,
hipotansiyon
ve
sedasyon bildirilmiştir
(33).
Neostigmin,
epidural adjuvan
olarak
kord
klemplenmesinden
sonra
uygulandığında dozdan
bağımsız
olarak orta
derecede
analjezi
sağlamaktadır. Sezaryen
sonrası
epidural
75- 300
µg
neostigminin bulantı kusma
yapmadan,
orta
derecede
analjezi
sağlarken, sedasyona
da
neden
olduğu
bildirilmiştir
(103).
Adrenalin
lokal
anesteziğin
sistemik
emilimini ve
kan
seviyesi
azaltmak,
duyusal
bloğun
yoğunluğunu
artırmak ve
anestezi süresini
uzatmak
için
kullanılmaktadır.
Lidokainin etki
süresini
emilimini
azaltarak
uzatırken,
bupivakain
ve
ropivakainin emilimine
etkisi
yoktur.
Adrenalin
epidural olarak
2,5
ve
5
µg/ml
(1:200.000
ve 1:400.000) dozlarında
uygulanabilir
(1).
Bikarbonat
adjuvan olarak
kullanıldığında
solüsyonun
pH değerini
ve lokal
anesteziklerin
iyonize
olmayan
formunu
arttırır.
Bu uygulama blok
başlangıç zamanını kısaltır.
Lidokaine
1
mL/10
mL,
2-kloroprokaine 0.3
mL/10
mL,
bupivakaine 0.1
mL/10
mL
%8.4
sodyum
bikarbonat (1
mEq/mL)
eklenmesi
önerilmektedir
(104).
Epidural
Anesteziye
Bağlı
Ġstenmeyen
Olay ve Komplikasyonlar
1. Yetersiz
anestezi
(Bkz. spinal
anestezi)
Epidural
anestezide
%4-13 oranında
bildirilmiştir.
Multiorifis
kateterlerin
lokal
anesteziğin
epidural
alanda
daha iyi
yayılmasını
sağladığı
dikkate
alınarak
kateter
seçimi
yapılmalıdır.
Direnç
kaybı
yöntemi
için
hava
kullanılmasının yamalı
bloğa
neden
olabileceği dikkate alınmalıdır.
Duyusal
blok
seviyesinin yetersiz
olduğu
durumlarda ek
doz verilmelidir.
Anestezinin
yoğunluğu
yetersiz
ise
ilk
dozdan 20
dk sonra
başlangıç dozunun
%20-30
(4-7
mL)
kadarının
ek olarak
verilmesi
seviyeyi
etkilemeksizin,
anestezi
kalitesini
arttırmaktadır.
Lokal
anesteziğe opioid eklenmesi
analjezi
kalitesini
yükseltir.
Epidural
kateter
ameliyat
öncesinde
doğum analjezisi
için
kullanılmış ve
tekrarlayan dozlarda
lokal
anestezik
kullanılmışsa,
anestezi
için
verilen lokal anesteziğin
alkalileştirilmesi
yarar
sağlayabilir (104).
Epidural
ilaç uygulaması
dışında sistemik
küçük
doz opioid,
ketamin, nitröz
oksit
inhalasyonu ile analjezi
desteklenebilir. Cerrahi
manipulasyonu rahatsızlık
olarak
değerlendiren hastalarda
ise benzodiazepinlerden
yararlanılabilir.
2.
Lokal anestezik
toksisitesi
Bupivakain
kardiyotoksisitesine
gebeler
normal
popülasyona
oranla
daha
duyarlıdır. Levobupivakain
ve
ropivakainin bu
açıdan
daha
güvenli
olduğu bildirilmiştir
(105).
Epidural
adrenalin
ilavesi lokal
anestezik
emilimini
ve
toksisiteyi
azaltabilir. Lokal
anesteziğin
yanlışlıkla
damar içine
enjekte
edilmesi
veya
yüksek
epidural
lokal
anestezik
dozunun
emilimi
sonrasında
nörotoksisite ve kardiyotoksisite
belirtilerine
karşı
uyanık
olunmalıdır. Kardiyotoksisite
bağlı
resüsitasyonda
%20
intralipid
solüsyonu
kullanılır (106).
Gebede
kardiyak
arrest
geliştiğinde
resüsitasyon
başarısını
arttırmak
için
eşzamanlı
aortokaval
basının
engellenmesi
önem
taşımaktadır (107).
3.
Total
spinal anestezi
Test
dozun
negatif
sonuç
vermesine
rağmen
görülebileceği
dikkate
alınarak
epidural
ilaç
dozu,
bölünerek
küçük volümlerde
uygulanmalıdır. Total
spinal anestezi
geliştiğinde
acil
entübasyon, solunum ve
dolaşım
resüsitasyonu
yapılması
gereklidir.
4.
Postspinal
baş ağrısı
Epidural
iğne ile
kazara
dura
ponksiyonu
insidansı
%0.5-4 olarak
verilmektedir.
Buna
bağlı
baş
ağrısı
insidansı ise
%45-80
olarak
bildirilmektedir (108).
Direnç
kaybı
yöntemi
için
hava
kullanılan vakalarda,
postspinal başağrısı
insidansı
serum fizyolojiğe
benzer
bulunmuştur (109).
Kazara
dura
ponksiyonu yapıldığında,
kateter
subaraknoid
alana
yerleştirilebilir
veya
başka
bir
mesafeden
yeniden
epidural
ponksiyon
yapılabilir.
İkinci
epidural
ponksiyon
kazara
dura ponksiyon
riski ve
açılan
ilk
delikten
epidural
ilaçların
subaraknoid
alana
geçme
riski taşır.
Kazara
dura
ponksiyonu
sonrası
baş
ağrısının
ortaya
çıkmasını engellemek
için
profilaktik kan
yaması
uygulaması
önerilmemektedir
(110).
Baş
ağrısını
önlemek
için
kazara
yapılan
dura ponksiyondan
hemen
sonra
epidural
kateterin
intratekal
alana
ilerletilmesi ve 24
saat
tutulmasının
baş
ağrısı
insidansı
ve
kan
yaması
gereksinimini azalttığı
bildirilmiştir
(108,110).
Ayrıca
yüksek
riskli
vakalarda
kazara
ponksiyon
sonrası
tedavi
dozunda
kafein postspinal
baş
ağrısının
ortaya çıkmasını
engelleyebilmektedir
(72).
(Diğer
yöntemler
için bkz
Spinal Anesteziye
Bağlı
İstenmeyen Olay
ve Komplikasyonlar).
KOMBİNESPİNAL-EPİDURALANESTEZİ
Kombine
spinal-epidural
anestezi,
spinal ve
epidural
anestezinin
avantajlarını
bir
araya
getirir.
Hızlı
başlayan
yoğun
bir
bloğun
istendiği,
anestezi
süresinin
ek
anestezik
dozları
uygulanarak
uzatılabileceği
durumlarda
tercih
edilecek
bir
alternatiftir.
Düşük doz
intratekal
lokal
anestezik
ve
epidural
volüm ekstansiyonu
sağlanarak,
yeterli
anestezi
seviyesi
oluşturulmasına
olanak
verdiğinden,
riskli
gebelerde de
nöraksiyal
anestezi için
kullanılabilmektedir
(111–114).
Kullanılan
KSEA
setinin
özelliğine
göre
iğne
içinden
iğne
tekniği
kullanılarak,
önce
epidural,
sonra spinal,
ya
da tam
tersi
sıra ile
ponksiyon
yapılabilmektedir.
Epidural
kateterin
spinal
ponksiyondan
önce
yerleştirilmesi
epidural test
doz
yapılmasına
olanak
sağlar.
KSEA’da epidural
kateterden
test doz
yapılması
gerekliliği
tartışmalıdır.
Epidural
ponksiyon
derinliğinden
daha
ileride
yapılan
subaraknoid
ponksiyonun,
epidural
lokalizasyonu
doğruladığı
kabul
edilmektedir.
Bu
durum özellikle
anatomik
nirengi
noktalarının zor
palpe
edildiği
veya cilt-epidural
aralık
mesafesinin
arttığı
gebelerde
avantaj
sağlamaktadır
(115).
Fark
edilmemiş dura
ponksiyonu
(108), kateter
migrasyonu, spinal ponksiyon
deliğinden
epidural
iğnenin
subaraknoid alana
geçişinin
teorik
olarak
mümkün
olabileceği (116)
düşünülerek,
epidural ilaç
dozları küçük porsiyonlarda
uygulanmalıdır.
Sezaryende
KSEA
için
ilaç
dozları
uygulayıcı
ve
hastanın
durumuna
göre
değişmektedir. Sağlıklı
gebelerde
normal
intratekal
ilaç
dozu
kullanılarak
spinal anestezi
(Bkz. spinal
anestezi)
yapılabilir,
epidural
kateter
ise
anestezi
süresini
uzatmak
ve
postoperatif analjezi
sağlamak için kullanılabilir.
İntratekal
bupivakain
dozu 8
mg
veya
daha
altında
olduğunda
maternal
hipotansiyon,
bulantı, kusma
insidansı
azalmaktadır; ancak
ek
analjezi
gereksiniminin
arttığı
dikkate
alınmalıdır
(117). İntratekal
lokal
anestezik
dozunun düşürülmesi
daha
stabil bir
hemodinami
sağlamakla
beraber, anestezi
süresinin
kısalmasına
yol
açmaktadır.
Düşük doz
KSEA
tekniğinde
yeterli
anestezi seviyesi,
düşük doz
intratekal lokal
anesteziğe ek
olarak,
epidural
serum
fizyolojik
(epidural
volüm
ekstansiyonu: EVE)
veya
epidural
lokal anestezik
(düşük
doz
ardışık
kombine
spinal-epidural blok)
verilerek
de
sağlanmaktadır.
Klasik olarak
EVE’de intratekal
lokal
anestezik
ED95
değerinin
altında
bir dozda
verilmekte
ve
hemen
ardından
gebede spinal anestezi
seviyesini
yükseltmek
için 5-10
ml
epidural
serum fizyolojik
kullanılması
önerilmektedir
(118,119).
Düşük
doz ardışık
KSEA blok
için ise
düşük
doz
intratekal
lokal
anestezik
verilmekte,
istenen
duyusal
seviye
oluşturulamadığında,
epidural
düşük
doz lokal
anestezik
ile
seviye
yükseltilebilir.
Düşük
doz KSE
anestezide fentanil
10-25 µg ile
kombine edilen kullanılan
intratekal bupivakain
dozları 2.5-9
mg’dır.
Spinal anestezinin
yapıldığı
pozisyondan (oturur
veya
lateral),
intratekal
lokal
anesteziğin barisitesinden
(hiperbarik veya
hipobarik), epidural
alana
verilen
sıvının
niteliğinden
(serum fizyolojik
veya
lokal
anestezik)
etkilenme oranı
değişmekle
beraber,
intratekal
lokal
anestezik
verildikten
sonraki ilk
20
dakika
içinde
uygulanan
epidural
volüm,
duyusal blok
seviyesini
yükseltmektedir (118,120).
KSEA’ya Bağlı
İstenmeyen
Olay ve
Komplikasyonlar
1.
Anestezi
seviyesinin değişkenliği
İntratekal
volüm,
epidural
alanın
genişlik
ve
kompliyansı kişisel
farklılıklar
gösterdiğinden
ilaç
dozları
ve
epidural
volüm
genişlemesi için
gerekli
volüm
çok
değişkenlik
göstermekte
ve
anestezi
seviyesi
için
öngörüyü
güçleştirmektedir.
Epidural
volüm
ekstansiyonunun
intratekal ilaç
gereksinimini
azalttığı gösterilmiştir
(121).
Epidural lokal
anesteziğin,
epidural
serum
fizyolojiğe
oranla
anestezi
seviyesini
daha
fazla
yükselttiği dikkate alınmalıdır
(120,122).
2.
İntraoperatif
ağrı
Düşük
doz
KSEA,
spinal
anestezi
süresinin
kısalmasına,
motor
bloğun
erken
ortadan
kalkmasına
neden
olmaktadır. Duyusal
seviye
iyi
izlenerek
epidural
ek
dozların zamanında
verilmesi, intratekal
lokal
anesteziğe opioid
eklenmesi
intraoperatif
visseral
ağrıyı
engelleyecektir (1).
3.
Yavaş etki başlangcı
Deneyim
elde edene
dek, KSEA
uygulanması tek doz
spinal
veya kateterli
epidural
anesteziye oranla daha
fazla zaman
alabilir.
Düşük doz
ardışık
KSEA
tekniğinde
istenen
duyusal
blok
düzeyi
için ek epidural
lokal anestezik
dozları istenen
duyusal blok seviyesine ulaşma
süresini uzatır
(123).
4.
Yüksek
spinal
blok
İntratekal
olarak, tek
doz spinal
anestezide kullanılan
miktarda
lokal
anestezik
verilirse
epidural
volüm
ekstansiyonu ile
yüksel
spinal blok,
hatta teorik
olarak
total
spinal blok
ortaya
çıkabilir. Epidural
alana
verilen
ilacın,
ince spinal
iğnenin
açtığı
delikten
subaraknoid
alana geçmesi
beklenmemekle
beraber, dura
kazara epidural
iğne ile
delinirse, epidural
volüm
ekstansiyonu ile oluşan
basınç
ilacın
intratekal
alana
geçmesine
neden
olabilir
(118,124).
5.
Kateterin
intravasküler
yerleşimi
Epidural
volüm
ekstansiyonu
epidural
kateterin
damar içine
yerleştirilme riskini
azaltmaktadır (118).
Kateterin
epidural
alana
yerleştirilmesi öncesi
verilen 10
ml bupivakain (125)veya
10 ml
serum
fizyolojiğin (126)
intravasküler
kateter
yerleşimi
riskini
belirgin
şekilde
düşürdüğü
bildirilmişse de bu
völümlerin
intratekal
lokal anesteziğe
bağlı
anestezi
seviyesini
yükselteceği dikkate
alınmalıdır. Ayrıca
epidural
alanda
yüksek
volümde lokal
anestezik
varken,
epidural
iğne ile
duranın
delinmesi
halinde,
ilacın
belli
oranda
subaraknoid
alana
geçebilme
riski vardır (118, 125,126).
6.
Postspinal
baş
ağrısı
Postspinal
baş
ağrısı insidansı ise
epidural anestezi ile benzer
bulunmuştur (109).
NÖRAKSĠYAL
ANESTEZĠDE DUYUSAL BLOK
SEVĠYESĠNĠN
KONTROLÜ
Sezaryen için
S5-T4 arasında
dermatomal
blok
gereklidir.
Duyusal
seviyeyi
belirlemek
üzere
alkol
veya buz
kullanılarak
soğuğa
duyarlılığın
kaybı,
18G
iğne ile
bakılan
“pinprick”
veya
hafif dokunma
testleri
kullanılabilir.
Bu
testlerin
sabit anestezi
seviyesinde farklı
dermatomları işaret
ettiği
dikkate
alınmalıdır.
Bireysel
farklılıklar olmakla
beraber
başarılı
spinal
anestezide
midaksiller
hatta
duyusal
kayıp kaudalden
servikale
doğru
şöyle
sıralanmaktadır:
dokunma <
soğuğa
duyarlılık
kaybı,
“pinprick” <
buza
duyarlılığın
kaybı (127).
Sezaryen
ameliyatı
için
duyusal
blok T4
seviyesine
ulaşmalıdır.
Bunu test
etmek
için T5-6
seviyesinde
hafif
dokunmaya
duyarlılığın
kaybolması
yeterli
bulunmaktadır
(128).
NÖRAKSİYAL
ANESTEZİ
SONRASI
TAKİP
Nöraksiyal
bloktan derlenen
tüm
hastalara
uygun
postanestezik
bakım
standartları
uygulanır
(129–131). Postanestezik
bakım sırasında,
gerekirse
komplikasyon
yönetimi ve
kardiyopulmoner
resüsitasyonu
yapabilecek
beceride bir hekim
mevcut
olmalıdır. Servise
çıkartılırken
hastanın
hemodinamik
açıdan
stabil
olması,
ağrısının,
bulantı ve
kusmasının
olmaması,
uterus tonusunun
iyi
olması
gereklidir. Olası
komplikasyonların
zamanında fark
edilmesi
için,
nöraksiyal
anestezi
sonrası
motor
blok
ortadan
kalkana
dek
hasta
aralıklı
olarak gözlenmelidir.
Postoperatif
takip
·
Vital bulgular
ve kanama
yakından
izlenmeli, postpartum
ilk 24
saatte
hiçbir
hasta servis
odasında
tek başına
bırakılmamalıdır.
·
İntratekal
opioidlere
bağlı
yan
etkilerin
izlemi
yapılmalıdır. Özellikle
morfin
kullanılan
olgularda
ventilasyonun,
oksijenasyonun
ve bilinç
durumunun
yeterliliği
monitörize edilmelidir; mümkünse
sürekli puls oksimetre ile
izlem
yapılmalıdır (132).
·
Hasta
kontrollü
analjezi
(HKA)
yoluyla,
parenteral opioid
veya
nöraksiyal opioid
alan
tüm
hastalar
solunum
depresyonu
açısından
serviste
sürekli
izlenmeli, gerektiğinde
anesteziste
hemen
ulaşılabilecek
telefon
numaraları
ve
acil
ilaç-ekipman
mevcut
olmalıdır.
·
Postanestezik
vizit ile
o
Bloğun
tamamen
kalktığı
teyid
edilmeli,
o
Efektif
postoperatif
analjezi sağlanmalı,
o
Nöraksiyal
anestezinin
erken
ve
geç komplikasyonları
açısından hastalar değerlendirilmelidir.
KAYNAKLAR
1.
Tsen
LC.
Anesthesia
for
cesarean
delivery.
In:
Chestnut
DH,
Wong CA,
Tsen
LC,
Ngan
Kee W,
Beilin
Y,
Mhyre
J,
editors.
Chestnut’s
Obstetric
Anesthesia Principles
and
Practice. 5th edition.
Phidelphia: Elseiver
Saunders; 2014. p. 545–603.
2.
Butwick
AJ,
Carvalho
B.
Anticoagulant
and
antithrombotic drugs
in
pregnancy: what
are
the
anesthetic implications
for labor
and
cesarean
delivery?
J
Perinatol
2011;31:73– 84.
3.
Horlocker
TT, Wedel
DJ,
Rowlingson
JC, Enneking
FK,
Kopp SL,
Benzon HT,
et
al.
Regional
anesthesia in the
patient
receiving
antithrombotic
or
thrombolytic therapy:
American
Society of
Regional Anesthesia
and
Pain
Medicine
Evidence-Based
Guidelines
(Third Edition). Reg Anesth
Pain Med 2010;35:64–101.
4.
Gogarten
W,
Vandermeulen
E,
Van
Aken
H,
Kozek
S,
Llau
J V,
Samama
CM.
Regional
anaesthesia
and
antithrombotic agents:
recommendations of the
European
Society of
Anaesthesiology. Eur J
Anaesthesiol
2010;27:999–1015.
5.
Kuczkowski
KM.
Labor
analgesia
for the
parturient with
herbal
medicines use:
What
does an
obstetrician
need to know?
Arch
Gynecol Obstet 2006; 274:
233–9.
6.
Smith I,
Kranke
P, Murat
I,
Smith A,
O’Sullivan
G,
Søreide
E,
et
al.
Perioperative fasting
in adults
and
children:
guidelines
from
the
European
Society of
Anaesthesiology. Eur
J Anaesthesiol
2011;28(8):556–69.
7.
Tan
T, Sia
AT. Anesthesia considerations in
the
obese
gravida.
Semin Perinatol
2011; 35: 350–5.
8.
ASA. ASA
Physical
Status
Classification System
[Internet]. 2014.
Available
from:
http://www.asahq.org/resources/clinical-information/asa-physical-status-classification-
system.
9.
Brichant,
Bruskin,
De Swaef,
Gautier,
Lechat,
Roelants,
et
al.
Belgian
guidelines and
recommendations
for safe
practice in
obstetric
anesthesia.
Acta Anaesthesiol
Belg
2003;54:119–25.
10.
Practice
guidelines
for
obstetric
anesthesia:
an
updated report
by
the American
Society of
Anesthesiologists
Task
Force
on Obstetric
Anesthesia.
Anesthesiology 2007;106:843–63.
11.
Van
Veen
JJ,
Nokes
TJ,
Makris
M. The
risk of
spinal
haematoma
following neuraxial
anaesthesia
or
lumbar
puncture
in
thrombocytopenic individuals.
Br
J
Haematol
2010;148:15–25.
12.
Butterworth
J,
Mackey
D, Wasnick
J,
editors.
Spinal,
epidural
and
caudal
blocks.
Morgan
& Mikhail’s
Clinical
Anesthesiology. 5th ed. 2013. p.
937-74.
13.
Davies
J, Ross
B.
Informed
consent,
documentation and
medicolegal
issues.
In:
Bucklin
B,
Gambling
D, Wlody
D
editors.
A
practical
approach
to
obstetric
anesthesia. Philadelphia:
Lippincott Williams &
Wilkins;
2009. p. 69-79.
14.
Reynolds
F.
Neurological
infections
after
neuraxial anesthesia.
Anesthesiol
Clin
2008;26:23–52.
15.
American
Society
of
Anesthesiologists Task
Force
on
infectious complications
associated
with neuraxial
techniques.
Practice
advisory for
the
prevention,
diagnosis,
and
management
of
infectious
complications
associated
with neuraxial
techniques: a
report
by the American
Society of
Anesthesiologists
Task
Force
on
infectious
complications
associated with neuraxial
techniques. Anesthesiology
2010;112:530–45.
16.
Stackhouse
R,
Beers
R,
Brown
D,
Brown
M,
Greene
E, McCann
M,
et
al.
Task
Force
on Infection
Control. Recommendations
for infection
control for
the
practice
of
anesthesiology. 3th edition.
2011.Available
from:
http://www.asahq.org/For-
Members/Standards-Guidelines-and-Statements.
aspx#rec
17.
Checketts
MR. Wash
&
go--but
with
what?
Skin antiseptic
solutions
for
central
neuraxial block.
Anaesthesia 2012;67:819–22.
18.
Mhyre
JM,
Greenfield
MLVH,
Tsen
LC,
Polley
LS.
A
systematic review
of
randomized
controlled
trials that
evaluate
strategies to
avoid
epidural
vein cannulation
during
obstetric
epidural
catheter
placement. Anesth
Analg
2009;108: 1232–42.
19.
Stoneham
MD,
Eldridge
J,
Popat
M, Russell
R.
Oxford
positioning
technique
improves
haemodynamic
stability and
predictability of block
height
of spinal
anaesthesia
for
elective caesarean section.
Int J
Obstet Anesth 1999;8:242–8.
20.
Kim J-T,
Bahk
J-H,
Sung
J.
Influence
of age and
sex
on the
position of
the conus
medullaris and
Tuffier’s line
in adults. Anesthesiology
2003;99:1359–63.
21.
Margarido
CB,
Mikhael
R,
Arzola
C,
Balki
M, Carvalho
JCA. The
intercristal
line
determined by palpation
is not
a
reliable
anatomical
landmark
for neuraxial
anesthesia.
Can J
Anesth
2011;58:262–6.
22.
Schnabel
A,
Schuster
F,
Ermert
T,
Eberhart
LH, Metterlein
T,
Kranke
P. Ultrasound
guidance
for neuraxial
analgesia
and
anesthesia
in
obstetrics:
A
quantitative systematic
review.
Ultraschall in der Medizin 2012;
33:E132-7 .
23.
Balki
M.
Locating
the
epidural
space in
obstetric
patients-ultrasound a
useful
tool:
continuing professional
development.
Can J
Anaesth 2010;57:1111–26.
24.
Turnbull
DK,
Shepherd
DB.
Post-dural puncture
headache:
Pathogenesis,
prevention
and
treatment. Br J
Anaesth 2003; 91 :718–29.
25.
Nathan
N, Wong
CA. Spinal,
epidural,
and
caudal
anesthesia:
Anatomy,
physiology,
and
technique. In:
Chestnut D, Wong C, Tsen
L,
Ngan
Kee W,
Beilin Y,
JM M, editors.
Chestnut’s
Obstetric
Anesthesia
Principles and
Practice.
5th
ed.
Philadelphia:
Elsevier
Saunders;
2014. p. 229–60.
26.
Khaw
KS,
Ngan
Kee WD,
Wong M,
Ng
F,
Lee
A. Spinal
ropivacaine for
cesarean
delivery:
a comparison of
hyperbaric and plain solutions.
Anesth
Analg
2002;94:680–5.
27.
Ginosar
Y,
Mirikatani
E,
Drover
DR,
Cohen
SE, Riley
ET. ED50
and ED95
of
intrathecal hyperbaric
bupivacaine coadministered
with opioids
for
cesarean
delivery. Anesthesiology
2004; 100: 676-82.
28.
Carvalho
B,
Durbin
M,
Drover
DR,
Cohen SE,
Ginosar
Y, Riley
ET. The
ED50
and
ED95 of
intrathecal isobaric
bupivacaine with opioids
for
cesarean
delivery.
Anesthesiology 2005;103:606–12.
29.
Khaw
K,
Ngan
Kee W,
Ng
F,
Leung
P. Dose-finding comparison of
spinal
levobupivacaine and
bupivacaine
for
caesarean
section.
Int
J Obs
Anesth.
2004;13 (Suppl):S2.
30.
Celleno
D,
Parpaglioni
R,
Frigo
MG,
Barbati
G.
Intrathecal levobupivacaine
and
ropivacaine
for
cesarean
section.
New
perspectives.
Minerva
Anestesiol
2005;71:
521– 5.
31.
Chen
X,
Chen
H,
Lou
A,
Lü
C. Dose-response
study
of
spinal
hyperbaric
ropivacaine
for
cesarean
section. J
Zhejiang Univ
Sci
B. 2006;7:992–7.
32.
Khaw
KS,
Ngan
Kee
WD, Wong
EL,
Liu
JY,
Chung
R. Spinal
ropivacaine for
cesarean section: a dose-finding
study. Anesthesiology
2001;95: 1346-50.
33.
Roelants
F.
The use
of neuraxial
adjuvant
drugs
(neostigmine,
clonidine)
in
obstetrics.
Curr
Opin
Anaesthesiol
2006;19:233–7.
34.
Loubert
C.
Fluid
and vasopressor
management
for
Cesarean
delivery
under
spinal
anesthesia: Continuing
Professional Development. Can J
Anesth 2012; 59:
604–19.
35.
Langesaeter
E,
Rosseland
LA,
Stubhaug A.
Continuous invasive
blood
pressure
and
cardiac
output
monitoring during
cesarean delivery:
a
randomized,
double-blind
comparison
of
low-dose
versus
high-dose
spinal
anesthesia
with
intravenous
phenylephrine
or placebo
infusion. Anesthesiology
2008;109:856–63.
36.
Sahoo
T,
SenDasgupta
C,
Goswami
A,
Hazra A.
Reduction
in
spinal-induced
hypotension
with ondansetron
in
parturients undergoing
caesarean
section: A
double- blind
randomised,
placebo-controlled
study.
Int J
Obstet
Anesth 2012;21:24–8.
37.
Mercier
FJ.
Cesarean
delivery fluid
management. Cur
Opin
Anaesthesiol
2012;25: 286–91.
38.
Cyna
AM,
Andrew
M,
Emmett
RS,
Middleton
P,
Simmons
SW. Techniques
for
preventing hypotension
during spinal
anaesthesia for
caesarean
section.
Cochrane
Database Syst Rev. 2006
18; (4): CD002251.
39.
Ko JS,
Kim CS,
Cho HS,
Choi
DH.
A randomized trial of
crystalloid
versus
colloid
solution for
prevention of
hypotension
during spinal
or low-dose
combined spinal-
epidural
anesthesia
for
elective cesarean
delivery.
Int J
Obstet Anesth
2007;16:8–12.
40.
Allen TK,
George
RB, White
WD, Muir
HA,
Habib
AS. A
double-blind, placebo-
controlled
trial of
four fixed
rate
infusion
regimens
of
phenylephrine for
hemodynamic support during
spinal anesthesia
for cesarean
delivery.
Anesth Analg
2010;111:1221–9.
41.
Rollins M,
Lucero
J.
Overview
of
anesthetic considerations
for
Cesarean
delivery.
Br
Med Bull 2012;101:105–25.
42.
Banerjee
A,
Stocche RM,
Angle
P,
Halpern
SH.
Preload
or
coload
for spinal
anesthesia for
elective Cesarean
delivery: A
meta-analysis. Can J
Anesth.
2010;57:24–31.
43.
National
Institute
for
Health
and
Clinical
Excellence.
CG132
Caesarean
Section.
Available
from:
http://guidance.nice.org.uk/CG132.
44.
Ngan
Kee WD,
Khaw KS,
Tan
PE, Ng
FF,
Karmakar
MK.
Placental transfer
and
fetal
metabolic
effects
of
phenylephrine
and
ephedrine during
spinal anesthesia for
cesarean
delivery. Anesthesiology
2009;111:506–12.
45.
Ngan
Kee WD,
Lee
A, Khaw KS, Ng
FF,
Karmakar
MK,
Gin T. A
randomized double-
blinded
comparison
of
phenylephrine and
ephedrine infusion
combinations to
maintain blood
pressure
during spinal
anesthesia
for
cesarean
delivery:
The
effects
on
fetal acid-
base status and
hemodynamic control.
Anesth Analg 2008;107:1295–302.
46.
Saravanan
S,
Kocarev
M, Wilson
RC, Watkins
E, Columb
MO,
Lyons
G.
Equivalent
dose of
ephedrine
and
phenylephrine in the
prevention
of post-spinal
hypotension
in
Caesarean section.
Br J Anaesth 2006;96:95–9.
47.
Cooper
DW.
Caesarean
delivery
vasopressor
management.
Curr Opin
Anaesthesiol
2012; 25: 300–8.
48.
Veeser
M,
Hofmann
T, Roth
R, Klöhr
S,
Rossaint
R,
Heesen
M.
Vasopressors for the
management
of hypotension
after
spinal
anesthesia for
elective
caesarean
section.
Systematic
review
and
cumulative
meta-analysis.
Acta
Anaesthesiol
Scand 2012;
810– 6.
49.
Mitra JK,
Roy
J,
Bhattacharyya P, Yunus
M,
Lyngdoh
NM.
Changing trends
in the
management
of hypotension
following spinal
anesthesia in
cesarean
section. J
Postgrad
Med 2013;59:121–6.
50.
Habib
AS. A
review
of
the
impact
of
phenylephrine administration
on
maternal
hemodynamics
and
maternal
and
neonatal outcomes
in
women
undergoing cesarean
delivery
under
spinal anesthesia.
Anesth Analg 2012; 114: 377–90.
51.
Ngan
Kee WD.
Prevention of
maternal
hypotension
after
regional
anaesthesia for
caesarean
section.
Curr Opin
Anaesthesiol 2010;23:304–9.
52.
Siddik-Sayyid
S, Zbeidy
R.
Practice
guidelines
for
obstetric
anesthesia.
Middle
East
J
Anesthesiol 2008;19:1291–303.
53.
Heesen
M, Klöhr
S,
Rossaint
R,
Straube
S.
Prophylactic
phenylephrine for
caesarean
section
under
spinal
anaesthesia:
systematic
review and
meta-analysis.
Anaesthesia
2014;69:143–65.
54.
Hoppe
J,
Popham
P.
Complete
failure
of spinal
anaesthesia
in obstetrics.
Int
J
Obstet
Anesth 2007;16:250–5.
55.
Obstetric
Anaesthetists’
Association
U.
Clinical
Guidelines: Inadequate
regional
block:
Guidelines
for inadequate
regional
anaesthesia
during
LSCS.
John N
Anderson
QA
CBE.
Universities of
Newcastle, Sunderland
and
Northumbria.
24/02/2011.
www.sunderland.nhs.uk.
2011.
56.
Kim JT,
Shim
JK, Kim
SH, Jung
CW,
Bahk
JH.
Trendelenburg
position with
hip flexion
as a
rescue
strategy to
increase
spinal
anaesthetic
level
after
spinal block.
Br
J
Anaesth 2007;98:396–400.
57.
Obstetric
Anaesthetists’
Association,
UK CG.
Inadequate
regional
block:
Testing
spinal
anaesthesia
prior
to
caesarean
section.
Aberdeen Maternity
Hospital
Anaesthetic
Guidelines,
September 2009
Version 1.2. 2009;
58.
Obstetric
Anaesthetists’
Association,
UK CG.
Inadequate
regional
block:
Testing
block. University
Hospital Bristols,
November, 2008. 2008.
59.
Obstetric
Anaesthetists’
Association, UK
CG.
High
Regional
Block; Southampton
University
Hospitals,
March 2010. 2010.
60.
Obstetric
Anaesthetists’
Association,
UK CG.
High
Regional
Block;
Kingston
Hospital,
March 2014. 2014.
61.
Obstetric
Anaesthetists’
Association,
UK CG.
High
Regional
Block;
High spinal
and
total
spinal
block. Lancashire
Teaching
Hospitals NHS
Trust,
March 2014.
2014.
62.
Grady K,
Elton
J.
Anaesthetic complications
in
obstetrics. In:
Grady K,
Howell
C,
Cox
C,
editors.
Managing
Obstetric
Emergencies
and
Trauma:The MOET Course
Manual.
2nd
ed.
London:
Royal College
of
Obstetricians and
Gynaecologists,
RCOG
Press;
2007. p. 321–31.
63.
Balki
M,
Carvalho
JCA.
Intraoperative nausea and
vomiting during
cesarean section
under
regional
anesthesia.
Int J
Obstet Anesth 2005;14: 230–41.
64.
Griffiths
JD,
Gyte
GM,
Paranjothy S,
Brown
HC,
Broughton
HK,
Thomas
J.
Interventions
for preventing
nausea
and
vomiting in
women
undergoing
regional
anaesthesia
for
caesarean
section.
Cochrane
Database Syst Rev.
2012;(9):Cd007579.
65.
Voigt
M,
Fröhlich
CW, Hüttel
C,
Kranke
P,
Mennen
J,
Boessneck
O,
et
al.
Prophylaxis of
intra-
and
postoperative
nausea
and
vomiting in
patients during
cesarean
section
in spinal
anesthesia.
Med Sci Monit 2013;19:993–1000.
66.
George
RB, Allen
TK, Habib
AS.
Serotonin
receptor
antagonists
for the
prevention and
treatment
of
pruritus,
nausea,
and
vomiting in
women
undergoing cesarean
delivery with
intrathecal morphine:
A
systematic review
and
meta-analysis. Anesth
Analg 2009;109:174–82.
67.
Mishriky
BM,
Habib
AS.
Metoclopramide
for nausea
and
vomiting
prophylaxis
during
and
after
Caesarean
delivery:
A
systematic review
and
meta-analysis. Br
J
Anaesth
2012;108:374–83.
68.
Ingram
J,
Taylor
H, Churchill
C, Pike
A,
Greenwood
R.
Metoclopramide or
domperidone
for
increasing maternal
breast
milk output:
a
randomised controlled
trial.
Arch Dis Child - Fetal Neonatal Ed
2012; 97: F241–5.
69.
Sachs
A, Smiley
R.
Post-dural
puncture
headache:
the
worst
common
complication in
obstetric
anesthesia. Semin Perinatol
2014;38:386–94.
70.
The International
Classification
of
Headache
Disorders:
2nd
edition.
Cephalalgia :
an
international
journal of headache.
2004;1 (Suppl): 9–160.
71.
Algin
O,
Taskapilioglu
O,
Zan
E,
Hakyemez
B,
Karaoglanoglu
M.
Detection
of
CSF
leaks
with
magnetic
resonance
imaging in
intracranial
hypotension syndrome.
J
Neuroradiol. 2011;38:175–7.
72.
Basurto
Ona X,
Uriona
Tuma SM,
Martinez
Garcia L,
Sola
I,
Bonfill
Cosp X. Drug therapy
for preventing
post-dural puncture
headache.
Cochrane
Database
Syst Rev.
2013;2:CD001792.
73.
Ergün
U, Say
B,
Ozer
G, Tunc
T, Sen M, Tüfekcioglu S, et al.
Intravenous
theophylline
decreases
post-dural puncture
headaches. J
Clin Neurosci 2008;15:1102–4.
74.
Erol
DD.
The
analgesic
and
antiemetic
efficacy of
gabapentin or
ergotamine/caffeine for the
treatment of
postdural puncture headache.
Adv Med
Sci 2011;56:25–9.
75.
Zencirci
B.
Postdural puncture headache and
pregabalin. J
Pain Res 2010;3:11–4.
76.
Alam
M,
Ershad
R,
Rahman
M. Role
of very
short-term
intravenous
hydrocortisone
in
reducing
postdural puncture
headache. J Anaesthesiol Clin
Pharmacol 2012;28:190-3.
77.
Boonmak
P,
Boonmak
S.
Epidural
blood
patching for
preventing
and
treating
post- dural
puncture headache. Cochrane Database
Syst
Rev. 2010 20: (1): CD001791.
78.
Paech
MJ,
Doherty
DA,
Christmas
T, Wong
CA.
The volume
of blood
for
epidural
blood
patch in
obstetrics:
A
randomized, blinded
clinical
trial.
Anesth Analg
2011;113:126–33.
79.
Schier
R,
Guerra
D,
Aguilar
J,
Pratt
GF,
Hernandez
M,
Boddu K,
et
al.
Epidural
space
identification: A
meta-analysis of
complications after
air
versus
liquid
as the medium
for loss of
resistance. Anesth Analg
2009;109:2012–21.
80.
Yentis
S,
May
A, Malhotra
S,
editors.
Analgesia,
Anaesthesia
and
Pregnancy:
A
practical
guide. 2nd
ed.
New
York: Cambridge
University Press; 2007.
81.
Ranthmell
J, Neal
J, Viscomi
C.
Regional
Anesthesia
The Requisites
in
Anesthesiology. 1st
ed. Philadelphia:
Mosby; 2004.
82.
Antibas P, do Nascimento Junior P,
Braz L,
Vitor Pereira
Doles
J, Módolo N, El Dib
R. Air
versus
saline
in the
loss of
resistance
technique for
identification of
the
epidural
space. Cochrane
Database Syst Rev
2014 18;(7):
CD008938.
83.
Geng G,
Sun X,
Huang S.
Effect
of preloading
epidural
space with
normal
saline on
the
incidence
of complications of
epidural
catheter
placement
and
spinal anesthesia
for
cesarean section. J
Clin Monit Comput. 2014;28:265–8.
84.
Geng G,
Sun X,
Huang S.
Effect
of preloading
epidural
space with
normal
saline
on
the
incidence
of
complications of
epidural
catheter
placement
and
spinal anesthesia
for
cesarean section. J
Clin Monit Comput 2014;28:265–8.
85.
Faheem
M,
Sarwar
N. Sliding
of the
skin
over
subcutaneous tissue is
another
important
factor in
epidural catheter
migration. Can J Anaesth 2002;49:634.
85.
Iwama
H,
Katayama
T.
Back
skin
movement
also
causes
“walking”
epidural
catheter.
J Clin
Anesth 1999;11:
140–1.
86.
Hamilton
CL,
Riley
ET,
Cohen
SE.
Changes
in
the position
of
epidural
catheters
associated
with
patient movement. Anesthesiology 1997;86:778–84.
87.
Vallejo
M.
Regional
analgesia/anesthesia
techniques in
obstetrics. In:
Suresh
M,
Preston
R,
Fernando
R, Mason
C,
editors.
Shnider
and
Levinson’s Anesthesia for
Obstetrics.
5th ed. Phidelphia:
Lippincott
Wiiliams & Wilkins;
2013. p. 119–54.
88.
Pratt
S,
Hess
P,
Vasudevan
A. A prospective
randomized
trial of
lidocaine 30
mg
versus
45
mg
for epidural
test dose
for
intrathecal injection
in the
obstetric
population. Anesth Analg
2013; 116: 125–32.
89.
Colonna-Romano
P,
Padolina
R,
Lingaraju
N,
Braitman
L.
Diagnostic accuracy of
an
intrathecal
test dose in epidural
analgesia. Can J Anaesth 1994;41:572–4.
90.
Yentis
S,
Malhotra S,
editors.
Epidural
test dosis.
Analgesia,
Anaesthesia
and
Pregnancy:
A
practical
guide. 3th
ed.
Cambridge: Cambridge
Univ Press;
2013. p.
61–
3.
91.
Santos
A,
Braveman
F,
Finster
M.
Obstetrik
anestezi.
In:
Günaydın
B, Demirkıran
O,
editors. Klinik
Anestezi. İstanbul:
Nobel Tıp Kitap Evi; 2012. p.
1152–80.
92.
Sharma
R, Jain
A,
Mittal
S.
Bradycardia and
hypertension:
an
unusual
presentation
of
an
intravascular epidural
test dose
during combined
spinal
and
epidural
anaesthesia.
Anaesth
Intensive Care
2012;40:896–8.
93.
Colonna-Romano
P,
Lingaraju
N,
Braitman
LE. Epidural
test dose:
lidocaine 100
mg, not
chloroprocaine,
is a
symptomatic
marker
of i.v.
injection
in
labouring
parturients.
Can J
Anaesth
1993; 40:714-7.
94.
Morris
GF, Gore-Hickman
W,
Lang
SA, Yip
RW.
Can
parturients
distinguish
between
intravenous
and
epidural
fentanyl?
Can J Anaesth
1994;41:667-72.
95.
Tsui BC,
Gupta S,
Finucane
B.
Confirmation
of
epidural
catheter
placement
using
nerve
stimulation.
Can J
Anaesth 1998;
45:640-4.
96.
Tsui BC,
Gupta S,
Finucane
B.
Determination
of
epidural
catheter
placement
using
nerve
stimulation in obstetric
patients. Reg Anesth
Pain
Med 1999;
24:17-23.
97.
Madej
TH,
Strunin
L. Comparison
of
epidural
fentanyl
with sufentanil.
Analgesia
and side
effects
after a
single
bolus dose
during
elective
caesarean
section.
Anaesthesia
1987;42:1156–61.
98.
Carvalho
B,
Riley E,
Cohen SE,
Gambling D,
Palmer C,
Huffnagle
HJ, et al.
Single-
dose,
sustained-release epidural
morphine in
the management
of
postoperative pain
after
elective
cesarean
delivery:
Results
of a
multicenter
randomized
controlled study.
Anesth Analg
2005;100:1150–8.
99.
Carvalho
B,
Roland
LM,
Chu
LF,
Campitelli VA,
Riley ET.
Single-dose, extended-
release
epidural
morphine
(DepoDur)
compared
to
conventional epidural
morphine for
post-Cesarean
pain. Anesth
Analg 2007;105:176–83.
100.
Alam
M,
Hartrick
CT.
Extended-release epidural
morphine
(DepoDur):
An old
drug
with a new
profile.
Pain
Pract 2005;5:349–53.
101.
Capogna
G,
Celleno
D,
Zangrillo
A, Costantino
P,
Foresta
S. Addition
of
clonidine
to
epidural
morphine
enhances
postoperative
analgesia
after cesarean
delivery.
Reg
Anesth 1995;
20:57-61.
102.
Massone ML,
Lampugnani
E,
Calevo
MG, Gandolfo
A, Montobbio
G,
Fossa
S. The
effects
of a dose of
epidural
clonidine
combined
with
intrathecal morphine for
postoperative analgesia.
Minerva
Anestesiol 1998;
64:289-96.
103.
Kaya
FN, Sahin
S, Owen
MD,
Eisenach
JC.
Epidural
neostigmine
produces analgesia
but
also
sedation
in women
after
cesarean
delivery.
Anesthesiology 2004; 100:
381-
385.
104.
Warren
D,
Neal
J,
Bernards
C. Neuraxial
anesthesia. In:
Longnecker
D,
Newman
M,
Brown D,
Zapol W,
editors.
Anesthesiology. 2nd
ed. New
York: McGraw- Hill; 2012.
105.
Van
de Velde
M. There
is
no
place
in modern
obstetrics for
racemic
bupivacaine.
Int
J
Obstet
Anesth 2006;15:38–41.
106.
Bern
S,
Weinberg G.
Local anesthetic
toxicity
and lipid
resuscitation in
pregnancy. Curr Opin
Anaesthesiol 2011;24:262–7.
107.
Lipman
S,
Cohen
S, Einav
S, Jeejeebhoy
F,
Mhyre JM,
Morrison
LJ,
et
al. The
society for
obstetric
anesthesia and
perinatology consensus
statement
on the management
of
cardiac arrest in
pregnancy.
Anesth Analg 2014;118:1003–16.
108.
Van
de Velde
M, Schepers
R,
Berends N,
Vandermeersch
E, De
Buck
F.
Ten
years
of
experience
with accidental
dural
puncture
and
post-dural puncture
headache in
a tertiary
obstetric
anaesthesia department.
Int J
Obstet Anesth 2008;17:329–35.
109.
Bradbury
CL,
Singh
SI,
Badder
SR, Wakely
LJ,
Jones PM.
Prevention of post-dural
puncture headache
in parturients: A
systematic
review
and
meta-analysis.
Acta
Anaesth
Scand 2013;57:
417–30.
110.
Scavone
BM, Wong
CA, Sullivan
JT,
Yaghmour E,
Sherwani
SS, McCarthy
RJ. Efficacy
of a
prophylactic epidural blood patch
in preventing
post dural puncture
headache
in parturients
after
inadvertent
dural
puncture.
Anesthesiology 2004;101:1422-7 .
111.
Roofthooft
E,
Van
de Velde
M. Low-dose
spinal
anaesthesia for Caesarean
section
to
prevent
spinal-induced
hypotension.
Curr Opin Anaesthesiol
2008;21:259–62.
112.
Hamlyn
EL,
Douglass
CA, Plaat
F,
Crowhurst
JA, Stocks
GM. Low-dose
sequential
combined
spinal-epidural: An
anaesthetic technique for
caesarean
section in
patients with
significant cardiac disease.
Int J
Obstet Anesth
2005;14:355–61.
113.
Boso
EB.
A case
for combined
spinal-epidural
anesthesia
for
Cesarean
section
in a
patient with
aortic stenosis.
W V
Med J
2008;104:
20–1.
114.
Hilton G,
Mihm
F,
Butwick
A.
Anesthetic
management of a
parturient
with VACTERL
association
undergoing Cesarean
delivery. Can J
Anesth 2013;60:570–6.
115.
Kuczkowski
KM,
Benumof
JL.
Repeat
cesarean
section
in a
morbidly obese
parturient: a
new anesthetic option.
Acta
Anaesth
Scand 2002; 46:753–4.
116.
Robbins PM,
Fernando
R,
Lim
GH.
Accidental
intrathecal
insertion of an
extradural
catheter
during combined
spinal-extradural anaesthesia
for
caesarean
section.
Br J
Anaesth 1995; 75:355–7.
117.
Arzola
C,
Wieczorek
PM.
Efficacy
of low-dose
bupivacaine
in spinal
anaesthesia
for
Caesarean
delivery:
Systematic
review
and
meta-analysis.
Br J
Anaesth
2011; 107:308–18.
118.
McNaught
AF,
Stocks
GM. Epidural
volume extension
and
low-dose
sequential
combined
spinal-epidural blockade:
two
ways
to
reduce
spinal dose
requirement for
caesarean
section. Int J
Obstet Anesth 2007;
16:346–53.
119.
Rucklidge
MWM,
Paech
MJ.
Limiting
the dose
of
local
anaesthetic for
caesarean
section
under
spinal
anaesthesia
-
Has
the limbo
bar
been
set
too low?
Anaesthesia 2012; 67:347–51.
120.
Tyagi
A,
Sharma CS,
Kumar S,
Sharma DK,
Jain
AK,
Sethi
AK.
Epidural
volume extension: A
review.
Anaesth
Intensive
Care. 2012; 40: 604–13.
121.
Beale
N,
Evans
B,
Plaat
F, Columb MO,
Lyons
G, Stocks
GM.
Effect
of
epidural volume
extension on
dose
requirement
of
intrathecal hyperbaric
bupivacaine
at
Caesarean section.
Br J Anaesth 2005;95:500–3.
122.
Murray S,
Shamsuddin
W, Russell
R.
Sequential combined
spinal-epidural for
caesarean delivery in osteogenesis
imperfecta. Int J
Obstet Anesth 2010;
19:127–8.
123.
McNaught
AF, Stocks
GM.
Epidural
volume
extension
and low-dose
sequential combined
spinal-epidural blockade:
two
ways
to
reduce
spinal dose
requirement for
caesarean
section. Int J
Obstet Anesth
2007;16:346-53.
124.
Mahajan
R,
Sharma
A, Gupta
R. A
contraindication
to using
local
anesthetic
solution
for expanding
the
epidural
space. Anesth Analg
2006; 103:1585–6.
125.
Verniquet
AJ.
Vessel
puncture with
epidural
catheters. Experience
in obstetric
patients.
Anaesthesia 1980;35:660–2.
126.
Mannion
D,
Walker R,
Clayton K.
Extradural
vein
puncture--an avoidable
complication.
Anaesthesia 1991;46:585–7.
127.
Ousley R,
Egan
C,
Dowling
K,
Cyna AM.
Assessment of block
height
for
satisfactory spinal anaesthesia
for
caesarean section. Anaesthesia
2012;67:1356–63.
128.
Russell
I.
At
caesarean
section
under
regional
anaesthesia,
it is
essential
to
test sensory
block with
light
touch before
allowing
surgery to
start.
Int
J Obs
Anesth 2006;15:294–
7.
129.
ACOG
committee
opinion No.
433: optimal
goals
for anesthesia
care
in
obstetrics.
Obstet
Gynecol. 2009;113:1197–9.
130.
ASA Guidelines for
Neuroaxial
Anesthesia in
Obstetrics
2013.
Available
from:
http://www.asahq.org/~/media/sites/asahq/files/public/resources/standards-
guidelines/guidelines-for-neuraxial-anesthesia-in-obstetrics.pdf
131.
Practice
guidelines
for
postanesthetic
care:
a report
by
the
American
Society of
Anesthesiologists Task
Force on
Postanesthetic Care.
Anesthesiology. 2002;96:742–52.
132.
Horlocker
TT, Burton
AW, Connis
RT,
Hughes
SC,
Nickinovich
DG,
Palmer
CM,
et
al.
Practice
guidelines
for the
prevention,
detection, and
management
of
respiratory depression
associated
with
neuraxial
opioid
administration.
Anesthesiology 2009;110:218–30.