İlgili bildiri özeti aşağıda dikkatinize sunulmuştur. Bildiri özetini ilgili linkler aracılığı ile yazdırabilir, pdf doküman olarak kaydedebilir yada kabul yazısı alabilirsiniz.

PDF Kaydet Yazdır
Kongre Program

Tark 2022

S-048

Tavşanlarda Karaciğer İskemi-Reperfüzyon Hasarının Serbest Oksijen Radikali Ve Genotoksisite Üzerine Etkisi

Meltem Bektaş, Ela Kadıoğlu, Esra Emerce, Mert Nakip, Mehmet Çakırca, Ayşe Özcan, Hülya Başar, Çetin Kaymak

S.B.Ü. Gülhane Tıp Fakültesi Ankara S.U.A.M.


Giriş:
İskemi-Reperfüzyon hasarı (IRH), iskemik dokulara kan akışının yeniden sağlanmasını takiben hücresel işlev bozukluğunun ve ölümün paradoksal alevlenmesi olarak tanımlanır. Çalışmamızda Deneysel hayvan modeli ile karaciğeriskemi-reperfüzyon hasarının potansiyel genotoksik etkileri incelenmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem:
Ankara Hastanesi Etik Kurul onayı alındıktan sonra çalışmada yedi adet erkek Yeni Zellanda tavşanıyla modelleme yapılmıştır. Deneysel iskemi-reperfüzyon modeli öncesi, iskemi sonrası 30.dakika ve reperfüzyon sağlandıktan 60 dakika sonra kan örnekleri alınmıştır. Periferik kan lökosithücrelerinden DNA izolasyonu sonrası “CommetAssay” yöntemiyle “Single-Cell Gel ElectrophoresisTechnique” kullanılarak alkali ortamda tek sarmal DNA hasarının “Image Analyzer” programı ile floresan mikroskobik olarak incelenmesi yapılmıştır. DNA hasarı, Alkali Comet Tekniği ile yüzde kuyruk yoğunluğu, uzunluğu ve momenti değerlerinin ortalamaları alınıp karşılaştırılmıştır..

Bulgular:
Her üç ölçümde hem kontrol – iskemi, hem kontrol – reperfüzyon hem de iskemi – reperfüzyon (I/R) grupları arasında anlamlı farklılıklar vardır. Kuyruk uzunluğu; iskemi ve reperfüzyon sonrasında sırasıyla % 51.84 (p=0,0001<0,01) ve % 54,16 (p=0,0001, p<0,01) artmıştır. Kuyruk uzunluğu kontrol ve reperfüzyon arasında % 134,09 artmış saptanmıştır. Benzer şekilde, kuyruk yoğunluğu ve kuyruk momenti iskemi ve reperfüzyon sonrası sırasıyla % 78,95; % 77,96 (p=0,0001, p<0,01) ve % 85,54; %165,52 (p=0,0001, p<0,01) artış göstermiştir. Kontrol ile reperfüzyon arasında % 232,03 (p=0,0001, p<0,01) artış tespit edilmiştir. Kontrol ve reperfüzyon arasında % 372,54 (2,95 -13,94) oranında artış mevcuttur (p=0,0001, p<0,01). İstatistik yöntemi olarak OneWay ANOVA ve ikili grup karşılaştırmalarında ise Tukey Testi ile düzeltme yapılmıştır

Tartışma ve Sonuç:
Dokukan akımı bozulması, anaerobik solunumu tetikleyen doku hipoksisi nedeniyle oluştuğu bilinmektedir. Hipoksik bir dokuya kan akışı yeniden sağlandığında, artan moleküler oksijen kaynağı, artan ROS üretimi ile sonuçlanan yolların aktivasyonuna yol açar. Literatürde, I/R ile ilişkili DNA hasarının, reperfüzyon periyodu sırasında oksijen radikallerinin oluşumundan kaynaklanabileceği ifade edilmiştir. Oksidatif hasarın indüklediğini ve dolaşımdaki lökositlerin antioksidatif kapasitelerini aşarak DNA sarmal hasarına yol açtığını göstermektedir. Çalışmamızda, serbest radikallerin aracılık ettiği DNA hasarının karakteristiği olan DNA lezyonlarının, reperfüzyon sırasında önemli ölçüde artmış bir seviyede tespit edilmiştir.