İlgili bildiri özeti aşağıda dikkatinize sunulmuştur. Bildiri özetini ilgili linkler aracılığı ile yazdırabilir, pdf doküman olarak kaydedebilir yada kabul yazısı alabilirsiniz.

PDF Kaydet Yazdır
Kongre Program

Tark 2024

P-153

Goldenhar Sendromlu Bir Hastada Postoperatif Hava Yolu Obstrüksiyonuna Alternatif Bir Yaklaşım: Olgu Sunumu

Cahit Sefer UÇAR, Hatice GÜNEŞ, Çiğdem YILDIRIM GÜÇLÜ, Başak CEYDA MEÇO

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi


Giriş:
Goldenhar sendromu, konjenital kraniofasiyal anomalilerle karakterize nadir bir hastalıktır ve bu hastalarda yüz asimetrisi, mikrognati, auriküler malformasyonlar gibi üst hava yolunda yapısal anormallikler sıkça görülür (1). Bu durum, anestezi yönetimi sırasında özellikle havayolu idamesinde zorluklar yaratabilir (2). Bu olgu sunumunda, Goldenhar sendromlu bir hastada adenoidektomi sonrası gelişen üst havayolu obstrüksiyonunun nasıl yönetildiği ve uygun nazal airway bulunmadığında hava yolu açıklığının nazal spiralli endotrakeal tüp (ETT) ile nasıl sağlandığı tartışılacaktır.

Olgu:
23 aylık, 9 kg Goldenhar sendromlu çocuk, KBB kliniği tarafından adenoidektomi planıyla ameliyathaneye alındı. Hasta, videolaringoskop yardımıyla 3.5 numara spiralli kaflı ETT ile entübe edildi ve sevofluran ile anestezi idamesi sağlandı. Cerrahi 1.5 saat sürdü ve intraoperatif süreç stabil seyretti. Kas paralizisi döndürüldükten sonra ekstübe edilen ve oral airway ile havayolu açıklığı ve spontan solunumu mevcut olan hasta, oral airway çıkarıldıktan sonra üst hava yolu açıklığını sağlayamaması nedeniyle desatüre oldu ve LMA yerleştirilerek tekrar havalandırıldı. LMA çıkarıldıktan sonra, hastanın havayolu açıklığını sürdüremeyeceği öngörülerek oral airway çıkarılmadan önce nazal airway yerleştirildi. Uygun boyutta nazal airway bulunmadığından spiralli 3 numara kafsız ETT kullanılarak hipofarenkse kadar ilerletildi. Tüp içinden hava akımı gözlenmesi üzerine oral airway de çıkarıldı. Hasta, yanağına tespitlenen ETT ile oda havasında izlendi. Bu süreçte desatüre olmayan ve spontan solunumunu rahat sağlayabildiği gözlenen hasta, pediyatrik yoğun bakıma devredildi. Pediyatrik yoğun bakımda da entübasyon gereksinimi olmadan takip edilen hasta, ertesi gün nazal ETT çıkarılarak nazal HFNO ile izlendi. 2 gün de serviste izlenen hasta, oda havasında desatüre olmaması ve hava yolu açıklığını sağlayabildiğinin gözlenmesi üzerine taburcu edildi.

Tartışma ve Sonuç:
Kraniyofasiyal deformiteleri bulunan hastalarda üst havayolu anomalileri, ekstübasyon sonrası hava yolu obstrüksiyonu riskini artırabilir (3). Bu vakada, uygun nazal airway bulunmadığında spiralli endotrakeal tüpün nazal airway olarak kullanılması, orofaringeal obstrüksiyonu bypass edilmesini sağlayarak entübasyon veya trakeostomi gibi invaziv girişimlerden kaçınılmasını sağlamıştır. Bu yöntem, benzer seçilmiş vakalarda, postoperatif havayolu yönetiminde alternatif bir çözüm olarak değerlendirilebilir.