Üst Ekstremite Subtotal Ampütasyonu ve Brakiyal Arter Revaskülarizasyonu Sonrası Gelişen Post-Reperfüzyon Sendromunun Yönetimi
Ahmet Salih Tüzen, Ercan Kahraman, Oğuzhan Hünük, Bekir Cihan Akpınar, Muhammet Aydın Akdoğan
Amasya Üniversitesi Sabuncuoğlu Şerefeddin Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Giriş: Post-reperfüzyon sendromu (PRS), aortik ve ekstremite revaskülarizasyonu gibi büyük damar cerrahileri sonrası ortaya çıkan ciddi bir komplikasyondur. İskemik dokulara ani kan akışı sonucu laktat ve potasyum gibi metabolitlerin salınımı metabolik asidoz, hiperkalemi ve çoklu organ yetmezliğini tetikleyebilir. Erken tanı ve agresif tedavi, PRS’nin yönetiminde kritik öneme sahiptir. Bu olgu sunumu, travmatik üst ekstremite amputasyonu sonrası brakiyal arter revaskülarizasyonu geçiren bir hastadaki PRS yönetimini ele almaktadır.
Olgu: 24 yaşındaki erkek hasta, subtotal üst ekstremite amputasyonu sonrası acil olarak revaskülarizasyon cerrahisine alındı. Yoğun bakım ünitesine (YBÜ) yatışı sonrası hastada derin hipotansiyon, metabolik asidoz (pH: 7.01) ve hiperkalemi (K: 5.9 mEq/L) gelişti. Yükselen karaciğer enzimleri ve böbrek fonksiyon bozukluğu gözlemlendi. Yüksek dozda norepinefrin, dobutamin ve adrenalin ile hemodinamik destek sağlanmasına rağmen klinik seyri kötüleşen ve anürik seyreden hastaya 18.saatte CRRT başlatıldı. Tedavinin 48.saatinde klinik seyri düzelmeye ve inotrop-vasopresör desteği azaltılmaya başlandı. YBÜ yatışının 72.saatinde pH:7.31 ve laktat seviyesi 2.0 mmol/L’ye gerileyen, bilinç açık hasta başarı ile ekstübe edildi ve CRRT sonlandırıldı.
Tartışma ve Sonuç: Bu olgu, ekstremite revaskülarizasyonu sonrası PRS'nin tipik klinik seyrini ve yönetimini göstermektedir. İskemik dokulardan salınan potasyum ve laktat, ciddi metabolik bozukluklara neden olarak hiperkalemi ve asidozu şiddetlendirmiştir. Literatürdeki benzer olgularla uyumlu olarak, bu metabolitlerin hızlı salınımı telafi edici mekanizmaların yetersiz kalmasına ve yaşamı tehdit eden asit-baz dengesizliklerine yol açmıştır. PRS yönetiminde erken dönemde başlanan vazopresör ve inotrop tedavi, hemodinamik stabilitenin sağlanmasında kritik rol oynamıştır. Ayrıca, CRRT’nin erken başlatılması, hiperkalemi ve böbrek yetmezliğinin kontrolünde etkili olmuştur. Hastanın klinik iyileşmesi, PRS’ye karşı multidisipliner ve agresif bir tedavi yaklaşımının önemini vurgulamaktadır.
|