İlgili bildiri özeti aşağıda dikkatinize sunulmuştur. Bildiri özetini ilgili linkler aracılığı ile yazdırabilir, pdf doküman olarak kaydedebilir yada kabul yazısı alabilirsiniz.

PDF Kaydet Yazdır
Kongre Program

Tark 2024

P-035

Laparoskopik Kolesistektomi Sonrası Duodenum Perforasyonu ve Septik Şok Gelişen Hastada ECMO (Extracorporeal Membrane Oxygenation, Ekstrakorporal Membran Oksijenasyonu) Yönetimi: Olgu Sunumu

Feyza Betül TATLICI, Erçin ÇELİK, Özcan Hale ERİŞİR, Esra ADIYEKE

SBÜ Sancaktepe Şehit Prof.Dr.İ.Varank EAH


Giriş:
Laparoskopik cerrahiler, minimal invaziv yaklaşımla hastaların iyileşme sürelerini kısaltmakta, komplikasyon risklerini azaltmaktadır(1). Laparoskopik cerrahilerde de barsak, mesane ve damar yaralanmaları gibi yaşamı tehdit eden komplikasyonlar görülebilir(2). Bu olgumuzda laparoskopik kolesistektomi sonrası duodenum perforasyonuna bağlı septik şok ve ARDS(Acute Respiratory Distress Syndrome) gelişen hastada başarılı ECMO yönetimini paylaşacağız.

Olgu:
Bilinen morbid obezite (Vücut kitle indeksi:40) dışında özelliği olmayan, 28yaş erkek hasta, 1ay önce koledokolityazis nedenli ERCP(Endoscopic Retrograde Cholangiopancreatography) sonrası elektif laparoskopik kolesistektomi operasyonu geçiriyor. Perioperatif hemodinamik ve klinik batın içi yapışıklıkların görülmesi dışında bir sorun yaşanmıyor. Postoperatif hasta genel cerrahi servisine alınıyor. Takiplerinin 3.gününde dispne, takipne, bulantı ve kusma gelişen, batın muayenesinde defansı olan, dreninden intestinal içerik geldiği görülen hasta acil laparotomi yapılmak üzere ameliyata alınıyor. Hasta operasyona alındığında tansiyon arteryal 85/50 mmHg, nabız 144/dk, maske oksijende satürasyonu 86 ölçülüyor. AKG(Arter kan gazı)’de metabolik asidoz ve laktat artışı görülüyor. Duodenum perforasyonu saptanan hastaya primer onarım ve batın içi yıkama yapılarak, dren yerleştirilip ameliyat sonlandırılıyor. Hasta postoperatif entübe, vazopressör ilaç desteğinde yoğun bakım ünitemize alındı. Batın içi sepsis tanısıyla ampirik antibiyoterapi başlanan hastanın solunumsal parametreleri ve oksijenasyonunun kötüleşmesi üzerine ARDS protokolüne uygun mekanik ventilatör ayarları yapıldı. AKG ve solunum parametrelerinde p/f:70 seyretmesi nedenli kardiyovasküler cerrahiye danışılarak venövenöz ECMO kararı alındı. Postoperatif 1.gün sonunda venöz kanüller yerleştirilerek venövenöz ECMO tedavisi başlandı. Solunumsal parametrelerin ve oksijenasyonun düzelmesiyle birlikte 9.günde ECMO sonlandırıldı. Takiplerinde akut böbrek yetmezliği gelişmesi üzerine 3gün sitratlı CVVHDF(Continue Venovenous Hemodiafiltration) uygulandı. Güncel üremelerine uygun antibiyoterapisi düzenlenen hasta, postoperatif 15.gününde trakeostomize edilerek takibe devam edildi. Postoperatif 38.gününde dekanüle edilen hasta, nörolojik muayenesi doğal değerlendirilerek servise taburcu edildi.

Tartışma ve Sonuç:
Septik şok ve ARDS gelişen hastalarda altta yatan nedenin erken farkedilmesi ve endikasyon dahilinde ECMO tedavisi konvansiyonel tedavilere yanıt vermeyen kritik hastalarda hayatta kalma şansını artırmaktadır. Ancak; uzun süreli ECMO desteği gerektiren hastalarda tromboembolik olaylar, nazokomiyal enfeksiyonlar ve bası yaraları gibi komplikasyonlar dikkatle yönetilmelidir.