İlgili bildiri özeti aşağıda dikkatinize sunulmuştur. Bildiri özetini ilgili linkler aracılığı ile yazdırabilir, pdf doküman olarak kaydedebilir yada kabul yazısı alabilirsiniz.

PDF Kaydet Yazdır
Kongre Program

Tark 2013

P-39

BARİATRİK CERRAHİ UYGULANAN OBEZ HASTALARDA PERİOPERATİF İKİ FARKLI VENTİLASYON YÖNTEMİNİN DOKU OKSİJENİZASYONU ÜZERİNE ETKİSİ

MS.SEVDİ 1, K.ERKALP 1, Ş.TAŞKIN 1, S.DEMİRGAN 1, M.KARATMANLIEROL 1, E.BELLİ 1, A.ALAGÖL 1, R.KUTANİŞ 1


İSTANBUL BAĞCILAR EĞITIM VE ARAŞTIRMA HASTANESI 1

 

Laparoskopik bariatrik cerrahi sırasında oluşturulan pnömoperitonium hipoperfüzyona neden olarak doku oksijenizasyonunu azaltır. Azalmış doku oksijenizasyonu yara yeri infeksiyonu riskini arttırır. Dolayısıyla ağrı, hastanede kalış süresinin artması, sık insizyonel herni, daha çok maliyet ile mortalite ve morbiditede artışa neden olur. Bu çalışmanın amacı, laparoskopik bariatrik cerrahide, perioperatif uygulanan basınç kontrollü ventilasyon (PCV) ile volüm kontrollü ventilasyon (VCV) modlarının doku oksijenizasyonuna etkisinin karşılaştırılması ve arteriyel kan gazı değerleri ile korelasyonunun incelenmesiydi.

 Laparoskopik bariatrik geçirecek 40 hasta randomize edildi. Grup I’deki hastalara VCV, Grup II’deki hastalara ise PCV uygulanması planlandı. İlk ölçümler için kalp atım hızı (KAH), Ortalama Arter Basıncı (OAB), SpO2 ve doku oksijen satürasyonu (StO2) (InspectraTM , USA) başlangıç değerleri olarak kaydedildi. Dominant olmayan elden radial arter kanülasyonu yapıldı ve invaziv arter basıncı monitorize edildi. Preoperatif ölçüm için ilk arteriyel kan gazı örneği alındı. Dengeli anestezi uygulanan hastaların ventilasyonu; solunum frekansı 12/dk, inspirasyon/ekspirasyon zaman oranı 1:2, tidal volüm 8mL/kg olacak şekilde erkekler için 50+0.91x(boy-152.4), kadınlar için 45.5+0.91x(boy-152.4) düzeltilmiş ideal kilo hesabına göre ayarlandı. PEEP her iki grupta da 5 cmH2O olacak şekilde sabit tutuldu. Otomatik ventilasyona geçildikten sonra, pnömoperitoneum sonrası 15., 30., 45., 60.dk.’ da KAH, SpO2, StO2, OAB ve ETCO2 değerleri kaydedildi. StO2ölçümü için işlem esnasında cihazın probu hastaların radial arter kanülasyonu yapılan ellerinin tersine, avuç içine tenar bölgeyi tam içine alacak şekilde yerleştirildi. Arter kan gazı örnekleri de perioperatif 15., 30., 45. ve 60.dk.’da alındı. Hastaların postoperatif dönemde reanimasyon yoğun bakım ünitesinde KAH, SpO2, StO2, invaziv OAB monitorize edildi. Hastalara 4L/dk akımdan yüz maskesi ile oksijen verildi. Hastaların mevcut olan arteriyel kanülasyonundan postoperatif 1, 4, 8, 12, 24. saatlerde kan gazı örnekleri alındı. Arteriyel kan gazı değerleri (PaCO2,PaO2,SpO2) kaydedildi. İstatistiksel analiz ile doku oksijenizasyonu ölçümü ile kan gazındaki PH,  PaCO2 ve PaO2, SpO2 düzeyleri arasında  herhangi bir korelasyon ve fark olup olmadığı incelendi.

 

Grup I ve Grup II’deki hastaların yaş, cinsiyet dağılımı, vücut kitle indeksi (VKİ), operasyon sürelerini kapsayan demografik verileri arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0.05). Grup I ve Grup II’ de indüksiyon öncesi, perioperatif 30., 60.dakikada, postoperatif 1., 4., 8., ve 12. saatte StO değerlerinde anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0.05).

 

Ventilasyon zorluklarına obez hastaların anestezi pratikleri sırasında sıklıkla rastlanmaktadır. Bu zorluklar; zor entübasyon, zor maske ile havalandırma, restriktif ve obstrüktif akciğer hastalığı varlığı ve laparoskopik cerrahi sırasındaki anormal solunum mekaniği ile ilgilidir. Bu hastaların perioperatif ventilasyonunda VCV modu kullanımı yaygındır. Yetersiz oksijenizasyon durumlarında PCV modu VCV’ ye alternatif olarak ve obez hastalarda önerilmiştir. Laparoskopik cerrahi sırasında oluşturulan pnömoperitoneumun doku oksijenizasyonu azalttığı bildirilmiştir. Çalışmamızda perioperatif VCV ve PCV modları ile uygulanan ventilasyon stratejisi, postoperatif dönemdeki doku oksijenizasyonu açısından karşılaştırıldığında farklılık göstermedi.