İlgili bildiri özeti aşağıda dikkatinize sunulmuştur. Bildiri özetini ilgili linkler aracılığı ile yazdırabilir, pdf doküman olarak kaydedebilir yada kabul yazısı alabilirsiniz.

PDF Kaydet Yazdır
Kongre Program

Tark 2010

P-74

DİGEORGE SENDROMLU İNFANTTA ZOR HAVAYOLU YÖNETİMİ

S.GÖREN 1, B.YAVAŞCAOĞLU 1, Z.KARAKUZU 1, E.BAŞAĞANMOĞOL 1, A.GÜRPINAR 2


ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON ABD 1
ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, ÇOCUK CERRAHİSİ ABD 2

GİRİŞ: DiGeorge sendromu çoğu hastada 22. kromozomda mikrodelesyonun eşlik ettiği fenotipi farklı olabilen kongenital bir sendromdur. 4000 canlı doğumda bir görülür. Timus aplazisi, hipoparatiroidinin yanı sıra konjenital kalp ve büyük damar anomalileri, palatal yetersizlik ve hipokalsemi  sendromun klasik triadıdır. Ayrıca kısa trakea, trakeomalazi, bronkomalazi, özofagus atrezisi, respiratuar yetmezlik, yarık damak ve dudak, kısa filtrum, fasial dismorfizm ve koanal atrezi gibi üst havayolu ve yüz anomalileri görülmektedir. Adı geçen anomaliler anestezi yönetiminde havayolu sağlanması ve trakeal entübasyonu zorlaştırabilmektedir. Bu olgu sunumunda “Blalock-Taussig” (BT) şant operasyonu planlanan, zor havayolu beklenen DiGeorge sendromlu olguda havayolu yönetimi anlatılmıştır.

OLGU : DiGeorge sendromlu  8 aylık, kız, 5 kg ağırlığında, timus aplazisi, hipoparatiroidinin yanısıra Fallot tetralojisi, pulmoner hipoplazi, dilate aort kökü ve patent foramen ovale tanıları olan infantta BT şant ameliyatı planlandı. Preoperatif fizik muayenesinde ağız açıklığı, boyun hareketleri normal olup, kısa boyun, mikro- ve retrognatia mevcuttu. Bu bulgular nedeniyle zor hava yolu ile karşılaşılabileceği düşünülerek, gerekli ön hazırlık yapıldı. Hasta premedikasyon yapılmadan ameliyathaneye alındı ve EKG, pulsoksimetre monitorizasyonu yapıldı. Ketamin, fentanil, midazolam ve mivakuryum ile indüksiyon yapıldı. Hasta maske ile orta derecede zorlukla ventile edildikten sonra entübasyon amacıyla yapılan laringoskopide görünüm Cormack ve Lehane IV olarak değerlendirildi. Orotrakeal entübasyon 0 no.lu düz bleyd ile kör olarak denendi. Başarılı olunamayınca LMA (no:1,5) yerleştirilerek 3-4 dk %100 oksijen ile hasta ventile edildi. Daha sonra Brambrink entübasyon endoskopu (Karl Storz, Almanya) yardımıyla entübasyon tekrar denendi. Glottis ve epiglot görülemeyince laringeal maske (LMA) ile ventilasyondan sonra pediyatrik rijit bronkoskop (no: 3, Karl Storz, Almanya) ile de aynı durumla karşı karşıya kalınınca hastaya tekrar LMA yerleştirildi. Ventilasyon sürdürülürken pediyatrik fiberoptik bronkoskop (Olympus BF 3C20, Japonya) LMA içinden ilerletilerek trakeaya zorlukla ulaşılabildi. Bronkoskopun aspirasyon kanalından, ucu karinanın 1 cm proksimalinde olacak şekilde, kılavuz tel yerleştirildi. Fiberoptik bronkoskop ve LMA, kılavuz tel yerinde bırakılarak, çıkarıldı. İç çapı 3 mm olan endotrakeal tüp bu tel üzerinden kaydırılarak trakeaya yerleştirildi. Yeri kontrol edildikten sonra tespit edildi. Anestezi idamesi  %50 O2+hava ve %2-3 sevofluran ile sağlandı. Kateterizasyon girişimlerinin ardından 1,5 saat süren operasyon sorunsuz tamamlandı ve hasta entübe şekilde kalp-damar cerrahisi yoğun bakım ünitesine transport edildi.

SONUÇ: Günümüz koşullarında mevcut birçok cihaz ve teknik sayesinde zor havayolunun üstesinden gelmek kolaylaşmıştır. Havayolu sağlanmasında zorluk beklenen veya zorlukla karşılaşılan infantlarda özellikle LMA aracılığıyla fiberoptik bronkoskop ve kılavuz tel kullanılarak yapılan trakeal entübasyonun, fazla zaman kaybı ve travmaya yol açmadan kolaylıkla gerçekleştirilebileceği mutlaka akla getirilmelidir.

KAYNAKLAR: Yotsui-Tsuchimochi H, et al: Paediatr Anaesth 2006; 16: 454-7.