İlgili bildiri özeti aşağıda dikkatinize sunulmuştur. Bildiri özetini ilgili linkler aracılığı ile yazdırabilir, pdf doküman olarak kaydedebilir yada kabul yazısı alabilirsiniz.

PDF Kaydet Yazdır
Kongre Program

Tark 2017

S-07

Venöz Tromboemboli ve Profilaksisi Farkındalığı; Anket Çalışması

Nagihan Duran Yakar, Tarkan Mıngır, Nuri Yakar, Cansu Kılınç, Namigar Turgut

Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı, İstanbul

GİRİŞ ve AMAÇ: Venöz tromboemboli (VTE), hastanede yatmakta olan hastalar arasında, önlenebilir ölüm nedenlerinin başında yer almakta ve cerrahinin de uzun yıllardır bilinen risklerinden birini oluşturmaktadır. VTE‘ye bağlı mortalilite ve morbidite oranlarının azaltılmasında en etkili ve ucuz yöntem proflaksidir. Bugün bu hastalık ile ilgili sağlık çalışanları arasında bile durumu, riskleri, belirtileri ve koruyucu uygulamaları hakkında çok az farkındalık olduğu düşünülmektedir. Bu anket çalışmasında, anestezi ve reanimasyon, cerrahi branş doktorlarının VTE farkındalık düzeyi, uygulamakta oldukları proflaksi protokolleri hakkında bilgi edinmek yoluyla, uygulanan VTE anketinin sonuçlarının sunulması ve verilerin tartışılması amaçlanmıştır

MATERYAL ve METOD: Hastanemiz yerel Etik Kurul izni ile 7 sorudan oluşan Anket formu basılı formatı, anestezi ve reanimasyon ve cerrahi branşlarda ( genel cerrahi, plastik cerrahi, kulak burun boğaz, üroloji, ortopedi, beyin cerrahisi ) uygulandı. İstatistiksel analizde veriler % değer olarak verildi.

BULGULAR ve TARTIŞMA: Katılımcıların (n=123) %67 erkek, %33 kadın, yaş (25-54 (36,6) idi. Çalışma sonucunda, katılımcıların %84’ü VTE’nin ciddi mortalite nedeni olduğunu, %89,1‘i kliniklerinde risk faktörlerinin sorgulandığını, %10,9’u risk faktörü sorgulaması yapmadıklarını, %79’u risk faktörleri sorgulamasında skorlama sistemi kullanmadığını belirtmiştir. %85’inin operasyondan önce VTE profilaksisi uygulamaya başladığı, bu hekimlerin %76,9 ‘unun tercihinin farmakolojik ve mekanik profilaksiyi beraber planladığı görülmektedir. İkinci sıklıkla tek başına mekanik proflaksi uygulamaktadırlar (%14,6), %7,3’ü sadece farmakolojik profilaksi uyguladığını, %1,2’si ise hiçbir proflaksi yöntemini uygulamadıklarını belirtmişlerdir. Uygulanan profilaksi açısından katılımcıların %70,7’si farmakolojik yöntemler arasında düşük molekül ağırlıklı heparin, %8’i ise unfraksiyone heparin, %7’si asetilsalisilik asit kullanmaktadır.

SONUÇ(LAR): Hastaneye yatırılan hastalarda venöz tromboembolik olaylar önemli mortalite ve morbidite ile ilişkilidir ve sağlık hizmeti için büyük bir ekonomik yük oluşturmaktadır. Literatürde zorunlu bir risk değerlendirme aracının aktif olarak uygulanması ve tromboprofilaksi politikasının hastaneye bağlı tromboz insidansını azalttığı iyi bilinmektedir. Bu araştırmadan elde edilen verilere dayanarak, ulusal bir risk değerlendirmesi ve tromboprofilaksi politikasına ihtiyaç duyulmaktadır. Uygulamada yapılacak bu değişiklik, hastanede edinilen tromboz ile ilişkili morbidite ve mortaliteyi önleme veya azaltma potansiyeline sahip olacaktır.