Subgottik Stenoz Gelişen Wegener Granülomatozisi Olgusunun Cerrahi Sırasında Havayolu Yönetimi
Merve Namlı Emlek, Jülide Ergil, Derya Özkan,
Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Ve Araştırma Hastanesi
Wegener Granülomatozisi (WG) başlıca havayolları ve böbrekleri tutan sistemik bir nekrotizan vaskülittir. Hastalığın trakeobronşial tutulumları ülserasyon, psödotümör ve stenoza neden olur. Bu olgumuzda; WG’li hastanın subglottik stenoza yönelik lazer rezeksiyonunda, Evone FCV® moduyla ventile edilen hastadaki havayolu yönetimimizi tartışacağız. 23 yaşında kadın hastaya, 2 yıl önce başlayan öksürük ve ateş şikayetleriyle gittiği merkezde WG tanısı konulmuş. Nefes darlığının ilerlemesiyle başvurduğu KBB polikliniğinde subglottik stenozu tespit edilerek lazer rezeksiyon planlanmış. Hastanın preoperatif değerlendirmesinde; alerjik rinit dışında hastalığı yoktu, oturur haldeyken stridoru mevcuttu, ASA2 kabul edildi. Hastaya ameliyathanede standart monitörizasyonu takiben intravenöz isolyte-s başlandı,yeterli preoksijenizasyonu takiben yapılan anestezi indüksiyonundan 3 dakika sonra ince endotrakeal tüp ile video laringoskop kullanılarak sorunsuz entübe edildi. İnspiryum ve ekspiryumu yönlendiren Evone FCV® moduyla ventilasyona başlandı. Parametreler Fi02: %50; İnspirasyon akımı:10 L/dak; I:E oranı 1:1.0; PEAK: 15mbar; EEP:5 mbar olarak düzenlendi. Lazer sırasında geçici olarak Fi02:%30'a düşürüldü. Cerrahi işlem süresince hastanın satürasyonu100’ün altına düşmedi, end-tidal karbondioksit (etCO2) değeri 34-36mmHg arasında seyretti. Hasta sugammadexle dekürarizasyon sonrası ekstübe edilip sorunsuz servise gönderildi. Evone FVC modu kontrollü bir inspirasyon ve ekspirasyon akışına dayanır. Evone, ultra ince Ventinova Tritube'le kullanıldığında şişirilebilir kafla havayolunu güvence altına alır. Kafın şişirildiği durumda kullanılan FVC modu ve indirildiğinde kullanılabilen yüksek frekanslı jet ventilasyon modu bulunmaktadır. Cihazın kendine ait kapnografı sayesinde işlem süresince hastanın etCO2 değerinin takip edilebilmesi ve tritube sayesinde hastanın aspirasyon riskinin önlenmesi avantajlarındandır. Biz olgumuzda; hastanın işlem boyunca kontrollü mekanik ventilasyonunu sağladık, etCO2 değerinin takibini yapabildik, cerrahiye yeterli görüş alanı sağladık ve istediğimiz zaman jet ventilasyon modunu kullanarak hastanın spontan solunumuna fırsat verdik. Endoskopik laringeal cerrahilerde bu cihazın kullanımının, işlem süresince ve hastanın uyandırılma aşamasında daha iyi bir cerrahi saha ve daha güvenli havayolu sağladığını düşünüyoruz. Bu nedenlerle laringeal mikrocerrahilerde daha fazla pratiğe sokulabilir.Daha fazla gözlemsel çalışma yoluyla bu cihazın klinik yararları ve riskleri konusunda anestezistlere güvenli önerilerde bulunulabileceği akılda tutulmalıdır.
|